AKADEMİK BÜYÜTEÇLE 15 TEMMUZ SEMPOZYUMU DOÇ. DR. SARE AYDIN’IN KONUŞMA METNİ

19 Ekim 2016, İstanbul

Kıymetli meslektaşlarım,

Saygıdeğer misafirler, basın mensupları ve sevgili öğrenciler,

Öncelikle, 15 Temmuz Püskürtülen Darbe Girişimi’ne akademik bir büyüteç tutmak ve bu darbe girişiminin dününü ve bugününü konuşmak üzere, kıymetli hocamız, büyüğümüz, vatanı uğruna şehit düşen rahmetli Prof. Dr. İlhan Varank ağabeyimize atfen KADEM olarak düzenlemiş olduğumuz sempozyumumuza hoş geldiniz diyorum, kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum.

Kıymetli misafirler,

Türkiye’de mevcut siyasal hayat, darbelerle sınanan ciddi bir geçmişi içerisinde barındırmaktadır. Darbelerle sınanan bu yılların toplumsal bilincimizde açtığı yaraların yanı sıra, Türkiye’nin gerek siyasal,  gerekse ekonomik ve kültürel gelişimine büyük bir ket vurduğu, toplumsal düzenin yerine kaosun hakim olduğu dönemleri bizlere anımsattığı doğrudur.

Türkiye’nin tecrübe ettiği, demokratik sivil yönetime müdahale eden 60 ve 80 darbeleri, 12 Mart muhtırası, 28 Şubat post-modern darbesi ve nihayetinde 27 Nisan e-muhtırası milletin iradesinin üzerinde bir güç gösterisi olarak hafımıza kazınmıştır. Bu darbeler Türkiye tarihine yön vermeye çalışan makûs talihsizliğin izdüşümleridir.

En son yaşadığımız 15 Temmuz’da Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki bir grup Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu cuntacı askerler tarafından teşebbüs edilen darbe girişimi de, bu izdüşümlerinden biridir. 15 Temmuz gecesi Türkiye için yeni bir milattır ve ülkenin çok ciddi bir sürece girdiğine işarettir.

Türkiye’de yaşanan bu darbe girişimi, devletin bütünlüğünü ve gücünü gerek ulusal gerekse uluslararası arenada zayıflatmaya çalışan, pazarlık gücünü ve politika üretme gücünü elinden almaya yönelik bir girişimdir.

Demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan sandık aracılığıyla, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin, dini kisveye bürünen bu cemaat yapılanması tarafından devrilme teşebbüsü, aynı zamanda milletin iradesinin hiçe sayıldığı bir güç gösterisi haline gelmiştir.

Ancak, son 50 yılını askeri darbeler, siyasi krizler ve ekonomik mücadelelerle boğuşarak geçiren bu milletin yaşadığı derin travmalar sonucunda, 15 Temmuz toplumsal refleksi, yeni bir uyanışı beraberinde getirmiştir. 15 Temmuz artık Türkiye’nin demokrasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak hafızalara kazınacaktır.

Üstad Aliyya İzzet Begoviç ne güzel ifadelendiriyor: “Tarihi Allah yazar. İnsanlar, duruşlarıyla, tercihlerini ortaya koyar”. İnsanımız bu darbe girişiminde tercihlerini demokrasiden, özgürlükten yana kullanarak, canı pahasına sokaklara çıkıp darbeye karşı tek vücut bir duruş sergilemiştir.

Kıymetli misafirler,

Türkiye, binlerce yıllık geçmişi olan kadim bir devlettir. Derler ki “Tecrübe sert bir öğretmendir; çünkü önce sınavı yapar, sonra dersi verir” işte 15 Temmuz’da bizler zorlu bir sınava tabi tutulduk ve alnımızın akıyla bu sınavı verdik. Elbette çok önemli dersler çıkardık,  acı kayıplar yaşadık.

Ülkenin birliğini, bütünlüğünü ve demokrasiyi hedef alan bu terör örgütü yapılanmasının darbeye karşı çıkan sivil halka bombalar yağdırarak ve Fetö mensubu cuntacı silahlı askerlere sivil vatandaşı kırdırarak uyandırdığı korku ve yaşattığı tahribatı da iyi gözlemlemek gerekmektedir.

Bir terör örgütünün, devletin mühimmatını kullanarak, ölümlere sebebiyet verecek şekilde sivil halkın üzerine bomba yağdırması, milletin iradesini hiçe sayarak parlamentoyu bombalaması, medya kurum/kuruluşlarını ele geçirerek tehditle bildiri okutması ve tüm halkı psikolojik olarak demoralize etmesi insan haklarına ve temek hak ve özgürlüklere tamamıyla aykırıdır.

Zira söz konusu bu girişim, baskı ve zor kullanımıyla demokratik yollarla seçilmiş bir hükümeti devirmeye çalışmak, ne yazık ki Türkiye’de süregiden bu askeri darbe geleneğinin bir tezahürüdür. Buna rağmen Türk halkı “kolektif bilinci” nin sivil yönetimden yana olduğunu; açıkça aldığı tavırla göstermiştir.

Kıymetli Misafirler,

Hepimiz şunun farkındayız ki, 15 Temmuz Türkiye’nin askerî, siyasi ve diplomatik kuşatmalar karşısındaki ‘millî direncinin’ sınandığı gündür. Bu travmatik süreçten siyaseten daha da güçlenerek çıkan Türkiye, ilgili aktörlerin veya üst aklın icra etmekte olduğu çatışmacı küresel oyunun figüranı olmayacağını açıkça göstermiştir. Aynı zamanda, 15 Temmuz Milletin istiklalinin ve istikbalinin yine millet tarafından -kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle- teminat altına alındığı gündür.

Kadınlarımız, 15 Temmuz gecesi terörist darbecilere karşı tarihi bir duruş sergilemiştir. Düşünün ki bir kadın tek başına ‘kimseyi bekleyemem dedim dışarı çıktım çünkü vatan mücadelesi beklemez’ diyerek gece yarısı yola çıkmış tankın karşısına dikilmiştir. Safiye Bayat’ın bu örneğindeki gibi pek çok kadınımız canı pahasına ülkesine, değerlerine ve bayrağına sahip çıkmıştır. Bu asil duruşa çok şey borçluyuz. Bu tarihi fedakârlıklarından dolayı tüm kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

 

Kıymetli misafirler,

15 Temmuz, köklü siyaset geleneğimizde derin kırılmalara yol açarak, siyasi tarihimizde ‘15 Temmuz öncesi ve sonrası’ olarak iyi okunması ve analiz edilmesi gereken sürece işaret ediyor. Bizler de bugün çok kıymetli akademisyenlerimiz eşliğinde akademik perspektiften bu okumayı yapmaya çalışacağız. Bizleri kırmayarak bu sempozyuma katılan kıymetli meslektaşlarıma ve siz değerli katılımcılara teşekkürlerimi sunuyor, sempozyumun faydalı ve verimli geçmesini temenni ediyorum.

Saygı ve selamlarımla,

Doç. Dr. E. Sare AYDIN YILMAZ

KADEM Kurucu Başkanı

Yazıyı Paylaşın!

Son Haberler

Bültenimize Abone Olun!

Bizi Takip Edin

Go to Top