9. KADIN ARAŞTIMALARI KONGRESİ
“SİVİL TOPLUM VE KADIN”
2 KASIM 2023
SONUÇ BİLDİRİSİ

KADEM tarafından her yıl düzenlenen Kadın Araştırmaları Kongresi bu yıl 9. kez olmak üzere “Sivil Toplum ve Kadın” temasıyla gerçekleştirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, İbn Haldun Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi ortaklığıyla gerçekleştirilen kongrede, açılış panelinden sonra eşzamanlı olarak üç farklı salonlarda gerçekleştirilen oturumlarda toplam 42 tebliğ sunulmuştur. Sunumlar çerçevesinde ulaşılan sonuçlar aşağıda özetlenmiştir:

    • Kadınlar, toplumun gelişimi ve demokratik değerlerin korunması için sivil toplum kuruluşlarının önemli bir parçasıdır. Dünya genelinde ve Türkiye’de kadın odaklı sivil toplum kuruluşları kadınların toplumda daha fazla görünürlük kazanmalarına ve toplumsal kalkınmaya katkıda bulunmaktadır.
    • Kadınların toplumdaki ihtiyaçları fark etme ve giderme yolları arayarak çözümler bulma, bu çözümler için kimi zaman tek başına kimi zaman toplulukları harekete geçirerek organize olma becerisi ile sivil toplum dediğimiz kavramın ilişkisi büyüktür. Tek kişilik vakıf kadınlardan, çok sayıda kişinin ancak üretebileceği faydaya yakınsayan fayda ve yararlılığın birkaç kadın ile üretildiği hareketlere kadar, tarih boyunca kadınların çok farklı alanlarda sivil inisiyatifi ele alarak toplumun yaralarını sardığı görülmektedir.
    • Bu bağlamda vakıf geleneği, Osmanlı’dan günümüze, kadınların toplum içinde kamusal fayda için kurumsal olarak varlık göstermelerinin önemli bir aracı olmuştur. Kadın hamili vakıf geleneği, insana dokunan her mevzuda, insanlığın büyük küçük demeden türlü ihtiyacını gözeterek adeta bütün bir hayatın vakıf anlayışı ile döndürülmesini sağlamıştır. Bu anlayış, hem bu topraklarda hem Anadolu toprakların ötesinde, Halep’ten Balkanlar’a kadar yardım ağını genişletmiştir. Bugün de ulusal ve uluslararası arenada kadınlar, Osmanlı’dan gelen geleneği devam ettirerek ulusal ve uluslararası sivil hayatı kuşatan çalışmaları içinde olduklarını açıkça ortaya koymuşlardır.
    • Hak temelli sivil kadın hareketleri, şiddete karşı bilinçte kritik önemde role sahiptir. Şiddet, tarih boyunca psikolojik ve fiziksel olarak kendini gösteren, ırk, sınıf veya coğrafya gibi sınırları aşabilen karmaşık bir olgudur ve tanımlanması, anlaşılması, toplumsal normlar, hukuk, gelenekler ve diğer birçok faktörle bağlantılıdır. Şiddetle mücadele için bu karmaşıklığı ve toplumsal bağlamı göz önünde bulundurmak gerektiği bilinci ile hareket eden kadın derneklerinin sayısı artmalıdır.
    • Ailenin bir sömürü düzenine dönüşme potansiyeli de, ailenin bir risk olarak görülmesi ve aile değerlerine yönelik artan tehditler de bir toplumun ele aldığı meseleler arasında olmak zorundadır. Ailenin şiddetten arındırılması ve güçlendirilmesi için devletin, sivil toplum kuruluşlarının ve aile üyelerinin, özellikle babaların önemli roller üstlenmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Kadın sivil toplum hareketlerinin gündemine bu nedenle aile çalışmaları da erkeklik çalışmaları da daha çok girmelidir.
    • Kadınların güçlendirilmesi, farkındalıklarının artırılması ve örgütlenmesi konusunda sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin, özellikle kadın araştırma merkezlerinin işbirliğinin önemi büyüktür. Bu konudaki iyi örneklerin görünür kılınması önemlidir.
  • Sivil toplum, Müslüman kadınlara İslami değerlerini koruyarak topluma katılma ve seslerini duyurma fırsatı sunmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Müslüman kadınların, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, kendi özgün kimliklerini koruyarak toplumsal değişime katkıda bulunmaları kadın hareketi açısından son derece önemlidir.
  • Kamusal alandaki kadının özgürlüğü iddiası, başörtüsü takan kadınlara verilen tepkiler sebebiyle giyim tercihlerinde sınırlı kabuller olduğunu göstermektedir. 1980’lerde başlayan başörtüsü hareketi, devletin, toplumun ve moda normlarının baskısına karşı durarak kadınların özgürlüğünü savunmuştur.
    • Kadınların sivil toplum örgütlerindeki rolü, ülkenin sosyo-politik ve ekonomik koşullarından etkilenmektedir. Yerinden edilme, esaret ve göç gibi toplumu derinden etkileyen olaylar, kadınların yeni rol ve sorumluluklar üstlenmesine neden olmaktadır. Bu gibi durumlarda, kadınların sivil toplum kuruluşları aracılığıyla aktif rol aldıkları görülmektedir.
  • Sivil toplum kuruluşları özellikle afet sırasında afetten etkilenen kişilerin ve toplumun yaşadığı can ve mal kayıpları ile beraber sosyal, ekonomik, psikolojik ve fiziksel etkileri azaltmak için insani yardım faaliyetleri ve psiko-sosyal destek hizmetleri sağlama konusunda önemli bir rol oynamaktadır. KADEM gibi birçok sivil toplum kuruluşu tarafından kurulan Kadın Destek Merkezleri, afeti doğrudan yaşamış, tanık olmuş veya afet yardım faaliyetlerine katılan ve olumsuz etkilenen kişilere psikolojik destek, uzun vadeli uyum sağlama ve başa çıkma konularında aktif bir rol üstlenmişlerdir.
  • STK’larda gönüllü olarak çalışan pek çok kadın, herhangi bir maddi kazanç elde etmeden çalışırken aynı zamanda aileleriyle ilişkilerini de sürdürmeye çalışır. Bu çoklu rol, iş ve aile arasındaki çatışmalara yol açabilir. Bu zorlu dengenin üstesinden gelmek için öz şefkat, hem kadınların kendi hem de aileleriyle olan ilişkilerinde önemli bir rol oynar.
  • Türkiye’de kadın kooperatiflerinin sayısındaki artışın temel nedeni kadınlara STK’lar, bakanlıklar, yerel yönetimler, kamu kurumları ve uluslararası organizasyonlar tarafından sağlanan desteklerdir. Bu destekler genellikle üretim alanları tahsisi ve meslek eğitimi gibi yardımları içermektedir. Ancak dijitalleşme, iş yapma, pazarlama, satış ve diğer alanlarda değişime yol açtığından, bu dönüşümü yakalamak ve gerekli dijital becerilere sahip olmak önemlidir.
  • Kadınların dijitalleşme sürecindeki rolleri, fırsatlar ve zorlukların daha iyi anlaşılması ve kadınların dijital dünyada etkili bir şekilde var olmalarını destekleyecek politika ve stratejiler geliştirilmesi için dijitalleşme, sivil toplum ve kadınlar arasındaki etkileşimi daha yakından incelemek gereklidir. Kadınların bilişim dünyasındaki varlığını artırmayı ve onları güçlendirmeyi hedeflemek kadın sivil toplum kuruluşlarının gündeminde tutması gereken önemli bir alandır. Bu konuda çalışmalar yürüten kuruluşların desteklenmesi ve sayılarının artırılması elzemdir.
  • Temel yaşam gereksinimlerin karşılanmama durumu ve gelir dağılımındaki adaletsizlikler kadınların yaşamlarını, rollerini ve sorumluluklarını etkilemekte önemli bir faktördür. Kadınların eğitim, sağlık, meslek edinme ve karar verme süreçlerinde toplumsal ayrımcılığa maruz kalmaları gibi sorunlarla başa çıkmak için sivil toplum kuruluşlarının rolü büyük önem taşır.
  • Toplum refahının artırılması, aile yapılarının güçlendirilmesi ve kadınların bireysel güçlenmesi için cinsiyet farklılıklarına dayalı ücret politikalarının pozitif bir şekilde uygulanması gerekliliğine dikkat çekmek için, kadınların karşılaştığı sorunların ötesine geçip kadınların haklarının korunmasının ve güçlendirilmesinin önemi üzerinde durulmalıdır.
  • Son zamanlarda toplumsal cinsiyet kavramı, biyolojik cinsiyetin sosyal olarak inşa edildiği iddiası ve biyolojik cinsiyet-toplumsal cinsiyet ikiliğinin sorgulanması gibi nedenlerle tartışmalı hale gelmiştir. Bu yaklaşım, kadınların özgürleşmesini, kazanılmış haklarını korumalarını ve toplumdaki konumlarını güçlendirmelerini tehdit etmektedir. Bu sebeple kadın haklarına odaklanan sivil toplum kuruluşlarının bu konuyu gündemine alması gerekmektedir. Kadın hak temelli sivil toplum kuruluşlarının, başka birliktelikler uğruna kadına rağmen ve kadını yok sayan bir hareket düzlemine evrilip evrilmeyecekleri, yakın gelecekte verecekleri en önemli sınavlardan biri olacaktır.

Yazıyı Paylaşın!

Son Haberler

Bültenimize Abone Olun!

Bizi Takip Edin

Go to Top