“Diyarbakır’da Çocukları Dağa Götürülen Acılı Annelerin 19 Mayıs 2014’te Başlattıkları Oturma Eylemine Destek Kampanyası”
Kadın ve Demokrasi Derneği ( KADEM ) olarak, uzun yıllardır ülkemizde süregelen Kürt Sorununun tetiklediği savaş ortamı sebebiyle, yaşanan acıların, ölümlerin ve kayıpların, demokrasinin araçlarının yanı sıra milletimizin birlik ve beraberliği ile çözüleceğine inanıyoruz. Büyük bir toplumsal destekle yoluna devam etmekte olan “Çözüm Süreci”yle birlikte, son 30 yıldır yaşadığımız acıları unutmaya başlamış iken, bu acıların tekrar yaşanmaması ve son bulması adına açık yüreklilikle elimizi taşın altına koymalıyız.
Başarı ile yoluna devam eden Çözüm Süreci sonrasında, kendi rızalarıyla yahut zor kullanılarak gençlerin dağa götürülmesi ve barış sürecinden sonra bu eylemde artışın görülmesi tüm Türkiye’de büyük bir huzursuzluk ve güvensizlik yaratmıştır. Nitekim, bu mesele geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuk ve gençlerimizin dağa götürülmesi ile değil, milletimizin birlik ve beraberliğini pekiştirecek sosyal, siyasal ve ekonomik politikaların hayata geçirilmesiyle ancak çözüme kavuşabilecektir. Okullarında olması gereken evlatlarımızın baskıyla sindirilmesi ve tahakküm altına alınması bu ülkenin geleceğinin önünde en büyük engeldir.
Ülkemizin geleceğinin dağlarda önünün kesilmesi, gençlerimizin bu baskıcı tutum ile karşı karşıya getirilmesi ve özgürlüklerinin engellenmesi en çok da anneleri, biz kadınları üzmekte ve endişelendirmektedir. Bu sürecin en fazla mağdurları da yine kadınlar ve anneler olmaktadır. 19 Mayıs’ta 3 annenin ‘Evladımı geri istiyorum’ diyerek başlattığı ve gün geçtikçe dalga dalga büyüyen feryat, bunun en somut örneğidir.
İşte bu sebeple KADEM olarak, Diyarbakır’da 20 Mayıs’tan beri çocukları özelinde bu ülkenin geleceği için nöbet tutan annelerin yanındaydık. İstanbul’dan içlerinde gazeteci, avukat, psikolog, eğitmen ve akademisyenlerin bulunduğu 7 kişi ile yola çıkan heyetimizle, Antep’te gruba katılan 3 kişilik ekip ile birlikte annelerin bulunduğu Dağkapı Meydanı’na gittik. Nitekim daha önceleri sessiz çığlıklar şeklinde yankılanan ve görmezden gelinen anne ve babaların çocuklarının dağdan geri dönmelerini istemesi, ‘Çözüm Süreci’ adına çok önemli bir demokratik gelişmedir. Sadece evlatlarının adını ve barışı sayıklayan aileler başarıya ulaştıkları ve evlatlarına sağ salim yeniden kavuştukları takdirde, bu ülkede barış adına atılan en büyük adımı gerçekleştirmiş olacaklardır. Zira 30 yıllık çetin geçen sürece rağmen Kürt anneler ilk kez itirazlarını, yüksek sesle ve eylemle ortaya koymuştur.
Farklı kişilerden tek bir ses yükseldi: ‘Evladımızı almadan hiçbir yere gitmeyeceğiz. Artık barışalım’
KADEM adına yapmış olduğumuz görüşmelerde anne ve babaların feryadı, bölge halkının sivil siyasetten, şeffaflıktan, demokrasiden ve sosyo-ekonomik kalkınmadan yana olduğunu, çatışma ortamında değil, barış ortamında yaşamak istediklerini gözler önüne sermiştir. Hiçbir aile çocuklarının artık dağa götürülmesini, kendi evlatlarının geleceği üzerinde başka birinin hegemonya kurmasını ve onların geleceği üzerine tercih hakkının bir başkası tarafından kullanılmasını istememektedir. Barış sürecinde insanlar umutlarını daha diri tutabilmekte ve taleplerini bu tarz direnişlerle dile getirebilmektedirler.
Gözden kaçırılan bu eylem, sadece annelerin değil, aynı zamanda babaların da iştirak ettiği, evlatlarının geri dönmesi için demokratik mücadele verdikleri bir eylemdir.
İşte bu durumu özetleyen ve KADEM heyetinin anne ve babalar ile yaptığı görüşmelerden bazıları;
Fethi Ulutaş. 5 çocuk babası. Ailesi ile birlikte Antalya’da yaşıyor. Sivas Yıldızeli’nde Üniversite öğrencisi olan 17 yaşındaki Ferdi Ulutaş’ın babası. 2 Nisan’dan sonra 3 gün boyunca oğlunun telefonuna ulaşamayan baba, Sivas’a gitmiş ve oğlunun Diyarbakır’a götürüldüğünü, daha sonra Diyarbakır’a giden baba oğlunun dağa götürüldüğünü öğrenmiş. O gün bugündür oğlundan haber alamayan baba; ‘Amacımız çocuklarımızın getirilmesidir. Onları almadan hiçbir yere gitmeyeceğiz. Artık barış olsun, başkaları ağlamasın. Şuan acıların en büyüğü ile karşı karşıyayız.’ demektedir.
Musa Yenice. Van Bahçesaray’da oturuyor. İstanbul’da Zihinsel Engelliler Öğretmenliği birinci sınıf öğrencisi olan 22 yaşındaki Ali Yenice’nin babası. Öğretmenlerinden aldığı haber sonucunda oğlunun okula gitmediğini öğrenen baba; ‘PKK oğlumu kandırıp götürmüş. Devletin eli uzundur, ne olur bize yardım etsin. Burada bekleyenlerden çok daha fazla aile mağdur durumda. Eğer bizi suçlayana anne ve babalar varsa sadece kendilerini bizim yerimize koysunlar. Allah kimseye böyle acı göstermesin.’ demiştir.
Ömer Tokay. Diyarbakır’da yaşıyor. 14 yaşında dağa çıkan çocuğu Mehmet Tokay’dan 3 yıldır haber alamıyor. Piknik yapacağız diye evden çıkan oğlu babasını gizli saklı arayarak Antalya’da olduğunu söylemiş. Aradığı numarayı araştıran baba aramanın Antalya değil Şırnak’tan yapıldığını öğrenmiş. Daha sonra oğlunu Roj TV’de yemin töreninde gören baba; ‘Oğlum 14 yaşında daha ölüme gitti, gelse de ölüme gitmiş. Anaların babaların yüreği artık yanmasın. Biz barış istiyoruz, çocuklarımızı istiyoruz. Bu çocukları dağa çıkarmaya kim ikna ettiyse özeleştiri versin.’ diyerek barış isteklerini dile getirmektedir.
Osman Bedir. Ağrı Patnos’da yaşıyor. Erzurum Matematik Öğretmenliği ikinci sınıf öğrencisi olan 19 yaşındaki Yunus Bedir’in babası. Ağrı’ya oy kullanmak için gelen oğlundan Erzurum’a döndüğü tarih olan 4 Nisan’dan beri haber alamıyor. Oğlunun peşinden araştırma yapan ve son olarak gezi amaçlı Şanlı Urfa’ya gittiklerini öğrenen baba; ‘Tüm siyasi partilere sesleniyorum. Elinizi taşın altına koyun ve çözüm sürecini hızlandırın. Çocuklarımızın ellerinde silah değil kalem olsun. 30 yıldır kanı gördük, artık yeter. Eğer şimdiye kadar analar tepki gösterseydi bu olaya, bizim çocuklarımız gitmeyecekti.’ diyerek şikayetini bildirmektedir.
Özcan Dağtekin. Tek çocuğu var. Ağrı’da yaşıyor. Erzurum Üniversitesi’nde okuyan ve 7 aydır kayıp olan 17 yaşındaki Umut Dağtekin’in babası. Gideceğine veya kandırılacağına hiç inanmazdım diyen baba; ‘Annesi hasta olduğu için buraya gelemedi. 10 gündür buradayım. Evin tek çocuğuydu. Kıyamazdım ki buradan şuraya otur demeye bile. Dağda ne yapsın benim evladım? Kurban bayramına tatiline geldi. Bayramın üçüncü kayboldu. Gitmediğim çalmadığım kapı kalmadı. İnşallah evlatlarımızı geri getirebilirler. Bu çocuklar hepimizin. Yetkililerin bu işe sahip çıkması lazım. Bir ses çıksın, susarak neyi halledecekler? Selahattin Demirtaş gelsin, konuşsun. Kendi çocuğu nerde? Dizinin dibinde. Niye susayım? Yeter artık.’ demiştir.
Kevin Kan. Ailesi ile birlikte Diyarbakır’da yaşıyor. 14 yaşındaki oğlu Abdullah Kan’dan 4 aydır haber alamıyor. Hastalanan kızını hastaneye götüren anne, oğluna evde kalmasını söylemiş. Ancak eve gelince oğlunun evde olmadığını görmüş ve aramaya başlamış. O günden beri çocuğundan haber alamayan anne; ‘Bir aydır buradayım. Sadece barış istiyorum. Biz burada çocuklarımızı geri istiyoruz. Analar ağlamasın. Hepimize yazık. Tek umudum Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onun elinden gelir, barış yapsın, bir çözümünü bulsun. ’ demektedir.
Gülaser Toy. Diyarbakır’da yaşıyor. Türkçe konuşmayı bilmeyen anne, feryadını Kürtçe olarak dile getiriyor. Abisi ve amcasının oğlu ile birlikte inşaatta çalışmak için giden 29 yaşındaki Ramazan Toy’un annesi. Bir gün çarşıya giden ve bir daha dönmeyen oğlundan 4 aydır haber alamayan anne; ‘Öldü mü kaldı mı, kandırmışlar mı hiçbir şey bilmiyorum. Çocuğumu geri istiyorum, barış istiyorum. Allah rızası için kimin elinden ne geliyorsa yapsın. Lütfen bu çıkışımızı da kimse çözüm sürecine zarar verebilecek malzemeye dönüştürmesin. Çözüm süreci çok çok önemlidir bozulmasın.’ diyerek konuşmuştur.
Leman Aydın. 4 çocuk annesi. Ailesi ile birlikte Bitlis Hizan’da yaşıyor. 4 Nisan’da ortadan kaybolan 16 yaşındaki Vedat Aydın’ın annesi. Kaybolduğu gün normal bir şekilde evden çıkan ve bir daha kendisinden haber alınamayan çocuğun annesi; ‘Sabah üzerini giydi. Akşama bana ne pişireceksin diye sordu. Ben de börek yapacağım dedim. Öğlen yemeğe geleceğim o zaman dedi. O kadar ailesine düşkün bir çocuktu ki, ne olduysa aniden oldu. Bir daha da haber alamadık. Buradan tüm yetkililere sesleniyoruz. Artık gücümüz kalmadı, ana yüreği dayanmıyor. Yuvamız yıkıldı, evimiz yıkıldı. Ayaklarınızı öperim. Yeter ki evlatlarımızı geri getirsinler. Ölü mü sağ mı bilmiyoruz ama daha böreği ocakta duruyor!’ diyerek yaşadığı durumu anlatmaktadır.
Mukaddes Yapıcı. 2 çocuk annesi. Ailesi ile birlikte Diyarbakır’da yaşıyor. 15 yaşında ortadan kaybolan ve bir yıldır kendisinden haber alınamayan Zehra Yapıcının annesi. Evden çıkıp bir daha da geri dönmeyen kızın annesi; ‘Akşam 9 buçuk oldu. Eve dönmeyince emniyete gittik, araştırdık öğrendik ki dağa götürülmüş. Sesimizi duyurmak için buradayız. Her iki taraftan da bir çözüm bekliyoruz. Olan bize ve çocuklarımıza oluyor. 2 yaşında duyma engelli kızım var. Bir umut diye onu anneme bırakıp her gün buraya geliyorum. Lütfen kimin elinden ne geliyorsa yapsın ve artık evimize gidelim.’ demektedir.
Zübeyde Şentürk. 3 çocuk annesi. Ailesi ile birlikte Muş’ta yaşıyor. 11 Şubat’ta ortadan kaybolan 24 yaşındaki Ramazan Şentürk’ün annesi. 15 tatil için evine gelen ve döneceği hafta ortadan kaybolan gencin annesi; ‘Okuluna gidecekti yeniden. 15 tatil için yanımıza gelmişti. Kıyafetlerini yıkadım, ütüledim. Bir gün evden çıktı ve geri dönmedi. 4 aydır geziyorum peşindeyim ama bir haber alamadım. Öğrendik ki onların partisine kaydolmuş. KPSS sınavına girecekti, götürdüler onu. Bir an evvel oğluma kavuşmak istiyorum, çocuğumu geri istiyorum. Bütün yetkililer bize destek versin lütfen. Oğlum gelene kadar burada oturmaya devam edeceğim. 20 gündür oğlum için buradayım. Diğer çocuklarımda perişan oldu. Ailemiz yuvamız dağıldı.’ diyerek içinde bulunduğu zor durumu anlatmaktadır.
“Tüm kamuoyunu vicdanlı ve hassas davranmaya çağırıyoruz”
KADEM olarak yapmış olduğumuz Diyarbakır ziyaretinin ardından, sessiz bir şekilde oturarak çocuklarını isteyen ailelerin eyleminin ‘Çözüm Süreci’ açısından bir dönüm noktası olduğunu gözlemlemiş bulunmaktayız. Bu eylem, bölge halkının da barışa olan özleminin ve sıkıntılarla geçen 30 yılın ardından barışa olan ihtiyacının bir göstergesi olmuştur.
Yüreği yangın yerine dönen anne ve babalar barış isteklerini dile getirmekte, çatışmaların ve acıların gölgesinde şekillenen bir gelecek tasavvuru yerine, elinde kalem ve defter taşıyan, geleceğe umutla bakan evlatlarını geri istemektedirler. Bu süreçte kendilerine uzanacak yardım eline sımsıkı sarılacak olan acılı ailelerin gücü, barışa katkı sunacaktır. Yapılan bu eylemlerin sahipsiz kalmaması ve çocuklarını geri isteyen anne ve babaların evlerine eli boş dönmemeleri adına kat edilmesi gereken bu yolda atılacak adımlar büyük önem taşımaktadır.
KADEM olarak barışın, tüm maddi imkânsızlıklarına ve geride bıraktıkları ailelerine rağmen, ‘boşuna beklemeyin gelmez çocuklarınız’ veya ‘neden üzülüyorsun, çocuğun dağa çıkmış’ diyerek güçlerini kırmaya çalışan kişilere rağmen çocuklarının peşinden koşan annelerin gücü ile geleceğine inanıyoruz.
İşte bu sebeple, bu zulmün karşısında sivil direnişleri ile demokrasinin, barışın ve huzurun yanında olduklarını bir kez daha tüm dünyaya gösteren annelerin yanında olduğumuzu, hak, hukuk, adalet ve demokrasi mücadelesi veren kadınların evlatlarına kavuşabilmesi için bir sivil toplum örgütü olarak yapılması gereken vazifenin bilincinde olarak önerilerimizi dile getirmek istiyoruz.
ÖNERİLERİMİZ
Verdikleri mücadelede anne ve babaların kendilerini yalnız hissetmemeleri için vicdanı olan herkesin çağrımıza kulak vermesini umuyor, bu konuda tüm kamuoyunu hassasiyetli davranmaya, Diyarbakır’daki direnişe giderek ortak olmaya ve bu kapsamda başlatmış olduğumuz imza kampanyasına destek vermeye davet ediyoruz.
[button color=”normal” size=”large” link=”http://kadem.org.tr/tr/komeleya-jin-u-demokrasiye/” target=”_self” ]KÜRTÇE[/button]
[emailpetition id=”2″] [signaturelist id=”2″]