Bugünlerde Ankara’da astsubay eşi olan başörtülü bir öğretmenin maruz kaldığı ayrımcılık ve baskıya şahit oluyoruz. Mağdur öğretmen sadece başörtülü olduğu gerekçesi ile TSK tarafından “çağdışı” ilan edilmiştir. Yasakçı zihniyet adeta yeniden hortlamış, mağdur öğretmenin dışarıda başörtüsü ile varlık gösterebildiği bir özgürlük ortamını evinin kapısı önünde bitirmeye ahdetmiştir. Mağdur eşe kimlik kartı verilmemesi sebebiyle eş kendi ikametine giriş yapamamakta, hergün nizamiye girişinde bekletilmektedir. Eşin evine girişleri engellenip, bir misafir gibi kaydı tutularak, bazen refakatçi nezaretinde giriş yapabilmesi ayrımcılık yasağına açıkça aykırı davranılmasıdır. Ayrıca bu tutum kadına karşı şiddetin tüm yasal düzenlemelere rağmen idarece uygulandığı esef verici bir örnektir.
Mağdur öğretmenin akıllı askeri kimlik kartı için yaptığı başvuru TSK Akıllı Kart Yönergesinin ilgili hükmü gereğince red edilmiştir. Buna göre; MY 88-1 TSK Akıllı Kart Yönergesinin 3. Bölüm 4. Madde 3. Bendinde yer alan “ Çağdaş olmayan, İnkılap Kanunlarına aykırı, siyasi veya dini bir ideolojiyi belirleyen kılık/kıyafetle çekilmiş fotoğraflar kullanılamaz ve yüzün tamamı açıkta olacak, iki kulak ve alın açıkça görülecektir.” hükmü gereğince mağdura askeri kimlik kartı verilmemekte, tabi hakkı olan ikametine erişiminde problemler çıkarılmakta, benzer statüdeki personelin hiçbir problem yaşamadığı sosyal ve diğer hizmetlere ulaşması eşitlik ve ayrımcılık yasağına aykırı bir şekilde engellenmektedir. Oysa bu yönerge hükmü, Anayasa ve uluslararası sözleşmeler tarafından güvence altına alınan Din ve Vicdan Özgürlüğü başta olmak üzere insan haklarının ihlalidir ve Türk Ceza Kanunu gereğince suç teşkil etmektedir.
Normlar hiyerarşisine göre yok hükmünde olan bu yönerge hükmü, hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın Türkiye’de yıllarca devam eden baskıcı ve zorba dönemleri anımsatmaktadır. Yasakçı zihniyetlerin kendini göstermek için adeta fırsat kolladıklarının açık bir göstergesidir. Bu zihniyet, insan hakları ve demokratikleşme sürecinde ciddi mesafeler kateden Türkiye’nin bugüne kadar ki bütün kazanımlarını bir çırpıda silen, karanlık dönemlerin hortlamış hayaleti gibi eşitliğin, adaletin, insan haklarına saygının musallatıdır.
Yönerge hükmünün iptali istemiyle açılan davada Milli Savunma Bakanlığı savunma layihası ile bu zorbalığa gerekçe gösterilen yönerge hükmünü mevzuata ve hukuka uygun olduğunu ileri sürerek savunmuştur. Ve hatta savunmasına delil olarak 28 Şubat döneminde verilen hukuksuz yargı kararlarını emsal göstermiştir. Askeri vesayetle mücadeleyi önemseyen, halkının özgürlük kazanımlarını idealleştiren ve geliştirerek genişleten hükümetin bir organı olarak Milli Savunma Bakanlığı’nın bu tutumu insan hakları ve kadın hakları alanındaki kazanımlarımızı korumak ve baskıcı vesayet dönemleri kurallarına boyun eğmemek adına kabul edilemezdir.
Bu bağlamda;
- Öncelikli olarak MY 88-1 TSK Akıllı Kart Yönergesinin 3. Bölüm 4. Madde 3. Bendinde yer alan hükmün değiştirilmesi,
- Anılan yönerge hükmü dışında mevzuatta yer alan kadına yönelik ayrımcılık içeren, yasakçı zihniyetlerin ürünü olan sair hükümlerin tespit edilerek değiştirilmesi,
- Hukuka açıkça aykırı olan bu hükümlerin idarece savunulmasından vazgeçilmesi,
- 28 Şubat döneminde vesayetçi baskılarla verilen hukuksuz yargı kararlarının iptal edilmesi,
gerektigini kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Ayrıca,
Benzer mağduriyetler yaşayan kadınların hak arayışları ve hukuki mücadelelerinde KADIN VE DEMOKRASİ DERNEĞİ olarak yanlarında olduğumuzu hatırlatırız.
Kadın ve Demokrasi Derneği Hukuk Komisyonu