Türkiye Siyasal Hayatı darbelerle defalarca sınanmıştır. Gerek emir komuta zinciri içerisinde gerekse yalnızca bir grup asker tarafından demokratik sivil yönetimlere müdahale eden ve olumsuz etkileri yıllarca süren bu çalkantılı ve zor dönemler geride bırakılmıştır. Millet olarak bu acı deneyimler hafızalarımızda öyle derin bir yer edinmiştir ki darbeleri sıralayın deseler hemen hemen herkes bir çırpıda 60, 80 ve 28 Şubat darbelerini sayacaktır.
Darbelerden çok çeken ve bir daha böyle bir deneyimi yaşamak istemeyen milletimiz büyük bir sağduyusu ve kararlılıkla 15 Temmuz 2016’daki girişimi önleyerek bayrağına, iradesine, demokrasisine ve hepsinden önemlisi geleceğine sahip çıkmıştır. Gelişmekte olan ülkelere bakıldığında, Türkiye’nin 14 senedir AK Parti hükümetiyle süren yolculuğunda siyasi, sosyal ve ekonomik gelişimi destekleyici bir ilerleme kaydettiği ve önemli kazanımlar sağladığı görülmektedir. Bu gelişme ve ilerlemeyi topluma ulaşan kapsayıcı bir eylemden hareketle başardığı ise su götürmez bir gerçektir.
15 Temmuz 2016 FETÖ / PDY’nin darbe girişimi de siyasetçilerin kararlı, emin duruşu ve milletin ortak kararlılığı ve mücadelesi sonucu, halkın devletiyle ve hükümetiyle birlikte dik durmasıyla önlenmiştir. Bu tür anti-demokratik girişimlere ve terör örgütü yapılanmalarına karşı daha güçlü ve kararlı olan Yüce Milletimiz, vatanperverliğini dünyaya örnek olacak şekilde sergilemiştir. Yüce Milletimiz bu azim ve kararlılığı ile milli birliğine, beraberliğine ve değerlerine özenle, dikkatle ve içten sahip çıkmıştır.
Cinsiyet, sınıf, etnisite, din, dil, mezhep ve ideolojik farklılık gözetmeksizin, toplumun her kesiminden, farklı siyasi görüşlerden, farklı inançlardan, genci ve yaşlısıyla “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olarak tek bir ortak paydada buluşan insanlar, düşman güçlere karşı bu birlik beraberlik ve kardeşlik tablosunu tüm ulusal ve uluslararası basının objektiflerine yansıtmıştır.
Devletin, bürokratik yapı ve sivil toplum ile güçlü bir sinerji yakalayarak birlikte aynı amaçla hareket etmesi, asker ve emniyet güçlerinin birbirine kenetlenerek meydanlarda, basın organlarında verdiği görüntü, “nerede bir çatlak var” diye objektiflerini bize doğrultan uluslararası basına aslında çok şey anlatmaktadır.
Bir inancın nasıl sahiplenildiğini gösteren bu duruşu, darbe girişimine karşı koyan şehitlerimizin verdiği mücadelenin yanında küçük bir damlacık gibi kalan o gece kendi yaşadığım deneyimlerden aktarmaya çalışacağım. 15 Temmuz gecesi darbe girişimini haber aldığımda, devletin kurtuluşu için eline çoktan Kuran-ı Kerimi alarak Fetih süresini okumaya başlayan yaşlı anneme ve teyzesine kızımı emanet ederek, annemden helallik aldım. Kızıma, “kötü askerler Sümeyye Ablanın babasını öldürmek istiyorlar gidip ona yardım etmem gerekiyor” diyerek bulunduğum Silivri-Gümüşyaka’dan Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktım ancak yollar kapalı olduğundan Silivri Kapalı Cezaevinin arka taraflarında trafik ışıksız, karanlık, tenha ve bozuk yollardan dolanarak Silivri meydanına ulaşabildim. Meydanın girişinde bir kalabalığın biriktiğini görerek hemen onlara yaklaştım. AK Parti Milletvekili Tülay Kaynarca’nın halkın arasında darbe girişimine ilişkin bilgi verdiğini gördüm ve yanına giderek destek olmaya çalıştım. İkinci durağımız Ak Parti ilçe teşkilatı önüydü. Daha sonra Silivri Kaymakamlık binasına geçtiğimizde kalabalığın diğer yerlerden çok çok daha fazla olduğunu gördüm, o an duyduğum derin kaygımın yerine kocaman bir coşku içime doldu. Vatan için sokağa inen millet tek vücut karşımda duruyordu. Bu duruşun ne ideolojisi ne cinsiyeti, ne etnisitesi, ne partisi ne de sosyal sınıfı vardı. Karşımdaki mangal yürekli insanların, topyekûn devletine, namusuna, haysiyetine, iradesine sahip çıktığı bu toprakların, bu milletin destansı tablosuydu. Kaymakamlığı ziyaret için Milletvekili Tülay Hanım’a eşlik ettiğimde, içeride oluşturduğumuz manzara da oldukça çarpıcıydı; o bölgenin yönetimini en üst düzeyde temsil eden Kaymakam Bey, AK Parti Milletvekili Tülay Hanım, CHP’li Belediye Başkanı, Başsavcı ve bir sivil toplum örgütünün başkanı olarak ben bir aradaydık. Herkesin tek düşüncesi vatanın kurtuluşu ve darbe girişiminin durdurulması idi. Milletvekili Tülay Hanım cep telefonundan meclisteki arkadaşlarını takip ediyor ve bize milletin iradesini temsil eden meclise içerisinde milletvekilleri bulunurken atılan bombaların seslerini dinletiyordu. Meclisin bombalanmasına kahroluyor, diğer taraftan ara sıra kalabalığın içine karışarak insanlarla birlik oluyor, vatanı korumak için yollara dökülen insanlara moral ve bilgi veriyorduk. Kaymakam Bey’in odasında bulunurken, bir grup askerin bu darbe girişimine kalkıştığını bildiğimden Jandarma’nın ve askerin ne durumda olduğunu sormam üzerine arkadan sivil kıyafetli biri “Ben Buradayım” dedi. Siz kimsiniz diye sorduğumda “İlçe Jandarma Komutanıyım” cevabını aldım. 15 Temmuz gecesi, bir taraftan masum vatandaşın üzerine bomba yağdırmayı emir gören vatan hainleri darbe girişimiyle devleti ele geçirmeye çalışırken, diğer tarafta bu Komitan gibi devletinin milletinin yanında yer alan onurlu askerler darbeyi durdurmak için yapılabilecekleri konuşmak üzere Kaymakam Bey’in odasına koşmuştu. “Biz nasıl bir ihanetin içerisindeyiz Komutanım?” diye sorduğumda kendinden emin ve vakur bir sesle “Göreceksiniz, bu ihanet kendilerini yakacak” diye cevap verdi. Sabah ağarıp 15 Temmuz Şehitler köprüsünü tutan askerlerin teslim olmalarını ve tutuklanan üst düzey darbeci askerlerin görüntülerini izlerken şeref ve haysiyetlerini ateşe salmış, yakmış bu ihanetin ayrıntılarını okudukça izledikçe anlamış olduk. Vatan büyük bir uçurumun köşesinden dönmüştü. Devletin, sivil toplumun, bürokrasinin, seçilmişlerin ve kolluk kuvvetlerinin yan yana olduğu bu manzaralar var olduğu sürece bu vatanı bölmek asla kolay olmayacaktır. Darbe kalkışması yapmak, darbe hevesi içinde olmak tanık olduğum ve parçası olduğum bu birlikteliğin işaret ettiği gibi millet iradesi nezdinde karşılık bulmayacak, bulamayacaktır. Bir ülkede tüm toplumsal ve siyasal yapıların birlikte aynı ülküyü paylaşması, ortak hareket etmesi o ülkenin selameti ve istikrarı için en büyük garantidir.
Türk Siyasal Hayatında kara birer leke olarak hatırlayacağımız darbe dönemlerinin ardından, bugün millet “tek vatan, tek bayrak, tek millet” diyerek demokratik yollarla seçilmiş hükümeti devirmeye çalışan bir terör örgütüne gereken cevabı, sokağa inerek ve tankların karşısında sapasağlam ve dimdik durarak göstermiştir.
Demokrasiye sahip çıkmak adına canından feragat eden 246 şehidimiz, ağır silahların karşısında gövdelerini siper ederek, bu milletin özgür iradesine sahip çıkmıştır. Anayasal Sistem ve Anayasal kurumlar korunmuştur.
Uluslararası basının tüm bu olanlara karşın kan dondurucu ve yanlış yönlendirme çabalarına rağmen, biliyoruz ki darbelerle veya yalan yanlış kaos içeren enformasyonla Türkiye’de dengeleri değiştirmeye çalışmak artık eskisi kadar kolay değildir. Nitekim gördük ki meydanları terk etmeyerek 3 haftadır demokrasi nöbeti tutan bir toplumu hiçbir silah yıldıramayacaktır.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birini yine meydanlarda darbeye karşı haklı direnişiyle ve karşı duruşuyla kadınlar göstermiştir. Savaşların, darbe dönemlerinin ve iç buhranların acısını çeken kadınlarımız, böyle bir dönemde korkusuzca sokağa çıkarak, çocuğuyla birlikte gece gündüz demeden meydanlarda demokrasi nöbeti tutmakta ve demokrasisine daima sahip çıkacağını tüm dünyaya göstermektedir.
Gerektiğinde tüm ailesini ve komşularını kamyonla meydanlara taşıyarak, bulduğu sopayla tank kovalayarak, veya emir askerine onu evladı yerine koyup yalvarırcasına “evladım hapislerde çürürsün in aşağıya, bu tanklar bizim “ nasihati vererek, eşine oğluna “Hakkım Helal Olsun vatan size emanet niyazıyla yolcu ederek, tanklara ve silahlara karşı tek başına askerlere direnen bu kadınlarımızın bu cesareti ve kahramanlığı daima hatırlanacaktır.
Kadın, erkek, yaşlı genç demeden herkes demokrasi için sokağa döküldüğünde dahi bunu görmeyerek sokağa çıkanları ve okunan selaları hakir görenler, kahraman kadınların ve erkeklerin kılık ve kıyafetlerine bakarak yorumlar tutturanlar, daha önemli bir noktayı ezip geçiyorlar. Bu nokta; yüce değerlerimize olan inanç birlikteliği, beraberliğimiz, kardeşlik, demokrasi, irade, hukuk, hürriyet, adalet , özgürlük, eşitlik, tümünü içeren bu topraklara ve vatana olan adanmışlıktır.
Millet olarak varlığımızı güçlendiren, geleceğimizi aydınlatan, sorumlu, inançlı, duyarlı mücadeleci duruşları ile bize örnek olan başta kadınlarımız, erkeklerimiz, yaşlılarımız, gençlerimiz gelecekte de aynı bilinç ve kararlılıkla Yüce Milletimizin iradesine daima sahip çıkacaktır. 15 Temmuz gecesi bize bunu göstermiş, demokrasinin teminatı olan millet kazanmıştır
Doç Dr. Sare Aydın Yılmaz
Kadem Genel Başkanı