Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM), ABD’nin New York kentinde Birleşmiş Milletler (BM) Kadının Statüsü Komisyonu 67. Oturumu kapsamında düzenledikleri panelde, “ısrarlı takip” ve dijital taciz” konularında verdikleri mücadeleyi ve Türkiye’deki yeni yasal düzenlemeleri anlattı.
Salvation Army Auditorium’da “Dijital Şiddete Karşı Farkındalığı Artırmak: Israrlı Takip ile Mücadele” adıyla düzenlenen panel, deprem şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Panelden önce KADEM’in akademi, eğitim, istihdam, hukuk gibi farklı alanlardaki çalışmaları hakkında bilgi verildi,
tüm dünyada kadınların, ısrarlı takip adı verilen şiddet türüyle karşı karşıya olduğu belirtildi. Ayrıca kadınların dijital ortamda maruz kaldığı tacizler ve bu tacizlere karşı alınabilecek önlemler ele alındı.
KADEM Dış İlişkiler Uzmanı Nurbanu Küçük’ün yaptığı sunuş konuşmasında, ‘Son bir yılda, ABD’de 13,5 milyon kadının ısrarlı takibe maruz kaldığı, Avustralya’da kadınların yüzde 32’ si, İngiltere’de 23’ü, Almanya’da ise 19’unun ısrarlı takip mağduru olduğu’ vurgulanırken, Japonya’da 8 yıldır ısrarlı takibe uğradığı için polise başvuran kadınların sayısının 20 binin üzerinde olduğu belirtildi.
Sunumda, Fransa’da her 3 kadından, Türkiye’de de her 4 kadından birinin, hayatı boyunca en az 1 kez ısrarlı takibe uğradığının ve bu rakamların “çok endişe verici” olduğunun altı çizildi.
KADEM Yönetim Kurulu Üyesi Nursem Keskin Aksay’ın moderatörlüğünü üstlendiği etkinlikte konuşan C.A. Goldberg PLLC Avukatlık şirketinin ortağı Adam Massey, ısrarlı takibin, her zaman fiziksel veya cinsel bir saldırı olmasa da sonuç bakımından kurbanlar için eşit derecede yıkıcı olabileceğine değindi. Dijital şiddetin yalnız dijitalde kalmadığını, dijital şiddet uygulayıcılarının çok büyük oranda gerçek hayatta da şiddet temayülleri olduğunu söyledi.
ABD’li avukat Massey, “Akıllı telefonların ortaya çıkışı, ısrarlı takibin yanı sıra dijital takip etmeyi çok daha karmaşık hale getirdi. Çünkü muhtemelen hiçbirimiz telefonlarımız, uygulamalarımız ve e-postamız olmadan çalışamayız. Bu da, takipçilerin artık telefonunuzu etkili bir şekilde travma yaratan bir cihaza dönüştürebileceği anlamına geliyor.” ifadelerini kullandı.
Massey, bu bağlamda teknoloji şirketlerinin sorumluluk alması, sivil toplum kuruluşlarının da bu şirketlerine baskı uygulaması gerektiğini söyledi.
Erkeklere yönelik eğitim vurgusu
Panelistlerden akademisyen Sana Qutubuddin, 2016’da Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yapılan bir toplantıda “dijital insan hakları” konusunu gündeme getirdiğini ancak dinleyenlerin buna güldüğünü, konunun yeterince ciddiye alınmadığını, ısrarlı takip konusuna farkındalığın artırılması için çabaların çoğaltılması gerektiğini vurguladı.
Qutubuddin, “Bence hepimizin bugün dünya çapında pek çok kadını etkileyen bu evrensel şiddeti ele almak için burada olmamız inanılmaz.” diye konuştu.
Hint asıllı akademisyen, toplumların her türlü ısrarlı takip konusunda eğitilmesi gerektiğini, ve çoğunlukla kadınlara yönelik psikolojik tacizler şeklinde tezahür eden sorunu çözmek için söz konusu eğitimin “erkeklere yönelik” olması gerektiğini söyledi.
New York’taki panelde konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Uzmanı Onur Dinçer ise, ısrarlı takip konusunun BM çerçevesinde faaliyet gösteren Kadının Statüsü Komisyonunun gündeminde önemli bir yer edindiğini ifade ederken, yapay zeka sistemlerinin insan hakları konusunda büyük bir sorun teşkil ettiği konusunda artık herkesin hem fikir olduğuna atıfta bulundu.
“Evde kullanılan akıllı dijital aletler sayesinde artık insanlara ulaşmak, etkileşimde bulunmak, hareketliliklerini ve eylemlerini takip etmek artık çok daha kolay.” diyen Dinçer, bilgi ve iletişim araçlarının çevrimdışı dünyada da şiddeti çoğaltabilme kabiliyetinin ciddiye alınması gerektiğini söyledi.
Dinçer, “Türkiye gerçekten de bu sorunla mücadele konusunda çok güzel bir tecrübe edindi. Şiddet mağduru ve risk altındaki kadınlara da hizmet veriyoruz. Tüm taraflarla koordinasyon içinde ulusal mevzuatı güçlendiriyor, kamuoyunu bilinçlendiriyor ve kurum mekanizmalarını harekete geçiriyoruz.” ifadelerine yer verdi.
Öte yandan Moderatör Nursem Keskin Aksay, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenleri anarken, doğal afetlerde de en çok savunmasız kalan kesimin kadınlar olduğunu, KADEM’in bölgedeki çadır kentlerde açtığı 3 ayrı Kadın Destek Merkezi’nde geniş bir gönüllü kadrosuyla kadınlara psiko-sosyal destek verdiği bilgisini paylaştı.