KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, Hürriyet Gazetesi Yazarı Hande Fırat’a, Kadın Hakları Konusunda Röportaj Verdi
1. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasının ardından kadın hakları bir kere daha siyasetin gündeminde. Erkek egemen siyaset gündeminde kadın haklarının konuşulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadın hakları, toplumun tüm unsurları tarafından konuşulması ve tartışılması gereken bir mesele… Devlet, sivil toplum, akademi gibi kurumlar; kadın erkek tüm bireyler, kadın hakları konusunda sorumluluk ve görev sahibidir. Ancak elbette ki kadın sorunları, kadınların karar alma sürecinde yer almadığı mekanizmalarla, söz sahibi olmadığı tartışmalarla çözülemez. KADEM olarak, kamusal hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de kadın temsilinin ve etkinliğinin artması gerektiğini savunuyoruz.
Kadın haklarının, siyasi bir araç olarak tartışılması, ideolojik çekişmelere malzeme edilmesi, sadece kadınlara değil topluma da büyük zarar verir.
Kadınların sahip olduğu haklara ulaşması, toplumsal hayatın her alanında yer alması ve fırsat eşitliğinin tesis edilmesi, en büyük hedefimiz. Çünkü kadın sorunlarını çözmeden, insanlık adına hiçbir hedefe ulaşamayız.
2. 6284 Sayılı kanunun önemi nedir? Aileyi korumak adı altında bu kanundan verilebilecek ya da istenen tavizler neye yol açar?
Ülkemizde 6284 sayılı kanun, şiddeti önlemeye ve şiddet mağdurlarını korumaya yönelik tedbirler içeren en önemli kanun. Yasada şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara maruz kalan veya kalma tehlikesi bulunan, şiddetten etkilenen veya etkilenme tehlikesi bulunan tüm kişiler bu kapsamdadır. Yani 6284, sadece kadınları değil şiddete uğrayan herkesi kapsar. Kadını, aileyi ve çocukları koruması bakımından da hayatidir.
Ayrıca gerçekleşen şiddetin yanı sıra şiddetin muhtemel olduğu hallerde de koruyucu ve önleyici rolü vardır. Başka bir ifadeyle kanun kapsamında koruyucu ve önleyici olmak üzere iki farklı koruma tedbiri var. Burada mesele, şiddete uğrayan aile bireylerini korumak ve önleyici tedbirler almak.
Bu kanun sayesinde şiddetle mücadele noktasında kurumlar arası koordinasyonu sağlamak mümkün hale geliyor. ŞÖNİM, danışma merkezi, konuk evi gibi mekanizmalarla şiddet riski altındaki bireyler korunuyor. Yine şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, etkili ve hızlı bir usul izleniyor. Şiddet mağduru ve şiddet uygulayan için alınan tedbir kararları, insan onuruna yaraşır bir şekilde yerine getiriliyor.
Aileyi koruma meselesine gelince. Aileyi korumak, elbette ailenin tüm fertlerini korumakla başlar. Bu iki konuyu birbirine alternatif olarak göstermek son derece yanlış… Kadına yönelik şiddet, bir insan hakları ihlalidir. Tüm dünyanın mücadele ettiği bir insanlık suçudur. Ve en önemlisi de siyaset üstü bir meseledir.
Geldiğimiz noktada devlet, STK’lar, eğitimciler, aile ve kadın erkek tüm bireyler olarak ortak odak noktamız, kadın haklarına dair kazanımların artırılması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili neler yapılabileceği konusu olmalı. Bütün kişi ve kurumlar bu konuda belki farklı yöntem ve enstrümanlarla ama ortak bir hedef doğrultusunda hareket etmek zorunda.
Kadınların tarih içerisinde büyük zorluklarla ve ciddi bedeller ödeyerek edindikleri hakları ve hukuki kazanımları var. Bu hak ve kazanımları korumak, herhangi bir siyasi ya da sosyal dengeyi bozmaz. Çünkü kadını korumak insanlığı korumaktır.
Başka bir ifadeyle 6284 sayılı kanunu siyasi çekişmenin bir aracı olarak tartışmaya açmak, kadınların uzun yıllar büyük bedeller ödeyerek kazandıkları hakları ellerinden almak; kadınların emniyette ve güvende oldukları bir hayattan taviz vermek demektir.
3.6284 sayılı kanun yeterli midir yoksa yeni önlemler de alınmalı mıdır?
Yeterli değil ancak halen en etkili idari ve yargısal önlemlerden biri.
Şunu görüyoruz ki, son yıllarda yapılan yasal çalışmalarla kadını korumaya ve şiddetle mücadeleye yönelik önemli hukuki kazanımlar sağlandı. Yine yapılan mevzuat çalışmalarıyla da kadını korumaya yönelik ciddi adımlar atıldı. Medeni Kanun, İş Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi temel kanunlarda yapılan eşitlikçi reformlarla, Türkiye’de tüm mevzuat, kadın erkek eşitliği ilkesini gözeten ve kadına yönelik şiddete sıfır tolerans tanıyan bir yapıya kavuşturuldu.
Kanunla ilgili sorun, temelde yasalarla ya da yetersiz yaptırımlardan ziyade uygulamadaki aksaklıklarla doğrudan bağlantılı. Bu sebeple uygulamanın güçlendirilmesiyle bu konuda çok daha iyi sonuçlar alacağımızı düşünüyorum. Şunu da ifade etmeliyim ki, bu sorunu sadece kanunlar, yasal düzenlemeler ya da uluslararası sözleşmelerle çözemeyiz. Bizim her zaman altını çizdiğimiz, toplum olarak şiddetle topyekün mücadele etme, bilinçlenme ve şiddete dayanak çıkan zihniyetin dönüşmesini sağlayacak adımlar atma noktasında hepimizin önemli sorumlulukları var.
Mevcut yasanın güçlendirilmesi ve iyileştirilmesi yine üstünde çalıştığımız konular arasında yer alıyor. Yasanın güçlendirilmesine ve uygulamadan kaynaklı aksaklıkların giderilmesine ilişkin çalışmalar yapıyoruz, raporlar hazırlıyoruz. Hazırladığımız raporları, önerilerimizi ve uygulamaya dair iyileştirme taleplerimizi ilgili mercilerle paylaşıyoruz.
Bu bağlamda, “6284 Hakkında Tespit ve Önerilerimiz”, “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) Hakkın Tespit ve Önerilerimiz” ve “Uygulamaya İlişkin Tespit ve Öneriler” olmak üzere üç başlık altında, ilgili mercilere sunmak üzere, 6284 ile İlgili Politika Belgesi hazırladık. Hukuk komisyonumuz ve ilgili birimlerimiz bu konuda çalışmalarına devam ediyor.
Burada dikkat çekmemiz ve mücadele etmemiz gereken temel mesele, kadının insan olarak varlığına yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik ya da ruhsal açıdan tehdit oluşturabilecek her türlü davranış, söylem veya uygulamayı şiddet kapsamında değerlendirmek olmalıdır.
4. Şiddet, ölüm, istismar, istismar, eğitimsizlik ve eşitlik sorunlarını gidermek için önerileriniz nelerdir?
KADEM olarak bütün çabamız, henüz şiddet ortaya çıkmadan önünü alabilmek. Sonra da bir kadın, şiddetin herhangi bir türüne ya da derecesine maruz kalıyorsa derhal sesini çıkartabilsin, yardım isteyebilsin ve zarar görmesin istiyoruz. Bunun için de; öncülleri, belirtileri, aşamaları ve korunma yollarıyla birlikte şiddeti ulaşabildiğimiz herkese anlatıyoruz. Yani meselenin eğitim ayağı bizim için hayati önem taşıyor. Bu sebeple eğitim çalışmalarımız da bir yandan devam ediyor.
Hukuk Komisyonu üyelerimiz ve 53 ildeki gönüllü hukukçularımızla, başta kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı olmak üzere davalara müdahil oluyoruz. Mağdurlara bizzat ulaşıyor, davalarını takip ediyor, hukuki süreçte destek veriyoruz. Müdahil ya da takipçi olduğu davalarda kamuoyu açıklamaları ile kamuoyu ve farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.
Bu bağlamda her yıl 25 Kasım’da, şiddeti farklı açılardan ele aldığımız kampanyalar düzenliyoruz. Bu kampanyalarımızda, toplumsal farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Sebep ve sonuçlarını bir bütün olarak değerlendirerek, şiddetin farklı noktalarına dikkat çeken içerikler üretiyoruz. Örneğin bu yılki kampanyamızda “ısrarlı takip” konusunu ele aldık ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre ısrarlı takibin suç kapsamına girdiğini, kampanyamız vasıtasıyla duyurduk.
Yine 2021 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, dünya kadınlarını kapsayan Kadın Haklarına Dair İlkeler Bildirgesi yayınladık. Bildirgemizde, kadının yüklendiği tüm sıfat ve rollerinin öncesinde “fert” olduğunu, en temel insani haklarının hiçbir kişi ve kurum tarafından ihlal edilemeyeceğini duyurduk. “Akıl, ruh ve beden bütünlüğü dokunulmazdır” ilkesiyle, kadına yönelik dayak, taciz, tecavüz gibi fiziksel şiddet türleri ile zayıf ve yetersiz görme, sürekli kontrol etme, küçük düşürme gibi psikolojik şiddet türlerinin kabul edilemez olduğunu söyledik. Hak ve adalet iddiasındaki tüm kişi ve kurumları, bu ilkelerin koruyucusu ve uygulayıcısı olmaya davet ettik.
Kadınların bireysel olarak güçlendirilmesi, eğitimine devam edebilmesi, iş hayatına dâhil olması, fiziksel ve psikolojik yönden sağlıklı olması önceliklerimiz. Bu doğrultuda 2022 yılında İstanbul’da KADEM Kadın Destek Merkezimizi açtık. İçinde bulunduğu şartları değiştirmek, kendi iyi olma haline katkı sağlamak isteyen genç kadınlara Merkezimiz aracılığıyla destek oluyoruz.
Bazen yasal anlamda yeterli korumayı sağlayan bir düzenlemenin, uygulama noktasında çeşitli sebeplerle aksadığı ve kendisinden beklenen faydayı gerçekleştiremediğine de şahit oluyoruz. Bu konularda bizler de hukuk komisyonundaki arkadaşlarımızla çalışıyor ve KADEM olarak önerilerimizi açıklıyoruz.
Biz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da üstümüze düşeni yapmaya devam edeceğiz. Kadına yönelik şiddeti tüm bileşenlerle birlikte değerlendirip, ilgili Bakanlıklarla, STK’larla eğitimci ve hukukçularla birlikte istişare edip ortak çalışmalarla çok boyutlu bir mücadelenin içinde olmaya devam edeceğiz.