Gazzeli Kadınların Çığlığı, Birleşmiş Milletler’de Yankılandı!
Kadın ve Demokrasi Vakfı New York’taki Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 68. Oturumunda “Görünmez Mücadeleler ve Cesur Yürekler: Filistin’e Kadın Olmak” başlıklı bir etkinlik düzenledi.
18 Mart’ta Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik, KADEM’in hazırladığı Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan kadınların mesajlarını içeren kısa film gösterimiyle başladı.
Yoğun bir ilgi ve katılımla gerçekleşen etkinliğin açılış konuşmasını KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu yaptı.
KADEM Başkanı, İsrail hakkında Uluslararası Mahkemeye ilettikleri suç duyurusuna dikkat çekerek, 55 temsilcilik ve gençlik yapılanmasıyla Filistin konusunda yurt içinde ve yurt dışında yürüttükleri eylem ve farkındalık çalışmaları hakkında detaylı bilgi verdi.
Gümrükçüoğlu konuşmasında, “Filistinli kadınlar, bedenlerinde ve ruhlarında Filistin özgürlüğünün tohumlarını taşıyorlar. Gazze’yi ziyaret eden bir arkadaşımıza 6 çocuğu olan Gazzeli genç bir anne şöyle demişti: “Çocuklarımın ikisini İsrail öldürür, ikisi geçimimizi temin eder, ikisi de okur ve bir yerlere gelir.” Bu bilinç, bize, İsrail’in neden çocukları ve kadınları bu kadar açıkça hedef aldığını, neden sağlık sistemini yok etmek istediğini gösteriyor.” ifadelerine yer verdi.
Moderatörlüğünü uzun yıllar Kudüs’te ve Gazze’de bulunan tecrübeli gazeteci Fatih Er’in yaptığı panele; Filistin’in BM misyonundan daimi gözlemci yardımcısı ve büyükelçi Feda Abdelhady, Doctors Against Genocide kurucusu Karamah Kuemmerle, diasporada yaşayan Arap öğrenciler birliği temsilcisi Safa Salem, ödüllü şair Zeina Azzam ve Filistin’in geleneksel işlemeleri olan tatreez sanatçısı Lina Barkawi katıldı.
Panel, moderator Fatih Er’in Gazze’de İsrail güçleri tarafından buldozerle ezilerek öldürülen Rachel Corrie’nin yazdığı mektubu okumasıyla başladı.
Panelde konuşan Şair Zeina Azzam, Filistin şiirinin anlamını anlattı. “Bizim şiirlerimiz bir direniş edebiyatından çok daha fazlası. Sosyal adalet, kadının güçlendirilmesi, kimlik, toplum hafızası, aşk, aile ve evrensel tüm konuları içeriyor. Kalemlerimiz birer silah adeta.” dedi. Azzam’ın Gazzeli çocuklar için kaleme aldığı “Adımı, bacağıma yaz anne” şiirini okuduğu anlar, salonda bulunanları gözyaşlarına boğdu.
Azzam’ın Şiiri;
Adımı bacağıma yaz anne.
Siyah sabit keçe kalem kullan
kanamayan mürekkeple, ıslanırsa,
erimeyen ısıya maruz kalırsa,
Adımı bacağıma yaz anne.
çizgileri kalın ve net yapın
özel süslemelerinizi de ekleyin ki
rahatlayabileyim uykuya dalarken
annemin el yazısını görerek
Adımı bacağıma yaz anne.
kız ve erkek kardeşlerimin bacaklarına da yaz
böylece birbirimize ait olacağız biz.
Böylece tanınacağız biz,
sizin çocuklarınız olarak
Adımı bacağıma yaz, anne.
ve lütfen kendi adını da yaz bacağına
ve Baba’mızın adını da yaz bacaklarına
ki böylece böylece hatırlanalım biz,
bir aile olarak
Adımı bacağıma yaz, anne.
ama herhangi bir numara ekleme
ne zaman doğduğumu ya da evimizin adresini gösteren
dünya beni bir numara olarak bellesin istemem ben.
benim bir adım var ve ben bir numaradan ibaret değilim
Adımı bacağıma yaz, anne.
bomba evimizi vurduğunda
duvarlar kafataslarımızla kemiklerimizi ezdiğinde
bacaklarımız anlatacak hikâyemizi asıl,
anlatacak nasıl: kaçabileceğimiz hiçbir yer yoktu ki.
Write my name on my leg, Mama
Use the black permanent marker with the ink that doesn’t bleed
if it gets wet, the one that doesn’t melt
if it’s exposed to heat
Write my name on my leg, Mama
Make the lines thick and clear
Add your special flourishes
so I can take comfort in seeing
my mama’s handwriting when I go to sleep
Write my name on my leg, Mama
and on the legs of my sisters and brothers
This way we will belong together
This way we will be known
as your children
Write my name on my leg, Mama
and please write your name
and Baba’s name on your legs, too
so we will be remembered
as a family
Write my name on my leg, Mama
Don’t add any numbers
like when I was born or the address of our home
I don’t want the world to list me as a number
I have a name and I am not a number
Write my name on my leg, Mama
When the bomb hits our house
When the walls crush our skulls and bones
our legs will tell our story, how
there was nowhere for us to run.
Panele katılan aktivist ve “tatreez” sanatçısı Lina Barkawi ise, yaptığı işi şu sözlerle özetledi: “Tatreez bir dildir Filistinli kadınlar arasında. Sadece konuşmak için değil arşiv tutmak için de. Kadınların yaşadıkları olay ve hislerini kayıt altına almak için kullandıkları bir dil. 1948’den sonra kadınlar ve aileler zorla mülteci kamplarına gönderildi. Kadınlar burada bir araya gelerek tatreez yapmaya başladılar. Nakba’nın ilk günlerinde bir hayatta kalma yöntemi oldu tatreez. Filistin bayrağı ve Filistin’i temsil eden semboller yasaklandığında kadınlar bir temsil yöntemi olarak elbiselerine tatreez ile bayrağımızı işlediler.”
Panel sonunda konuşan Filistin Devleti BM Daimi Temsilci Yardımcısı Büyükelçi Feda Abdelhady ise, “Filistin devleti dünya devletleri arasındaki haklı yerini almalıdır. Filistin bir devlettir, işgal altında bir devlettir.” İfadelerini kullandı.