KADEM Kurucu Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz’ın Sabah Gazetesi Röportajı
1-) Siyasi partilere bir açık çağrı yaparak Seçim listelerinde daha çok kadın adaya yer verilmesini talep ettiniz. Yaptığınız çağrıyla düşündükleriniz ve hedefledikleriniz neler?
KADEM in kuruluşundan bu yana en çok vurguladığı ve önemsediği hususlardan biri karar mekanizmalarında kadınların var olmasıdır. Kadınların, aile başta olmak üzere toplumun sorunlarına çözüm sağlayacak etkili politikaları üretebildiklerini, bu yüzden kadın bakış açısının, deneyim ve tecrübesinin karar mekanizmalarına yansımasının sadece kadına güç katmayacağını beraberinde daha güçlü bir toplumsal yapıyı da oluşturacağını biliyoruz. Bu anlamda içinde bulunduğumuz mevcut siyasal süreçte yapmış olduğumuz kampanya ile hedefimiz; öncelikle mecliste demokratik temsil meşruiyetinin oluşmasında adalet hakkaniyet ve dengenin gerçekleşmesini sağlamak. Sonrasında kadınlar ve çocuklara dair sorunların çözümlerinde etkin ve kalıcı sosyal politikaların hayata geçmesini ve bu politikalar üretilirken yasa yapımında kadın bakış açısının ve tecrübesinin bu sürece yansıtılmasıdır. Ayrıca, siyasetin sadece erkek egemen bir alan olmaması gerektiğini göstermektir. En önemlisi toplumsal barış, uzlaşı ve huzurun tesis edilmesi ve daha güçlü bir meclisi ve demokrasiyi oluşturmak için böyle bir kampanya düzenledik. Bu kampanya ile umuyoruz ki gerek siyasi partiler nezdinde gerekse kamuoyu nezdinde bir farkındalık oluşturabiliriz ve olması gereken yüzde yüz artışı sağlayabiliriz.
2-) Milletvekilliği aday adayı başvurularında kadınların özellikle Ak Parti’de yoğun bir başvuru artışı var. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bunu çok sevindirici bir durum olarak okuyorum.
Öncelikle kadınların siyasal alanlara katılımının artması ve bu alanı sahiplenmeleri Cumhuriyetten günümüze özellikle son 16 yıldır kadınlar açısından verilen mücadelenin doğru bir yönde olduğunun göstergesidir. Çünkü hepimizin bildiği gibi her alanda kadınlar var olabilirken, siyasetin katı erkek egemen atmosferi maalesef ki değişime karşı çok dirençli. Fakat Ak Parti, kurulduğu andan günümüze kadınların siyasete katılımı ile ilgili destekleyici politikalar izlemiştir. Örnek verecek olursak her ilde kadın kolları teşkilatlarının olması ve ana kademelerde kadınların kendilerine yer bulması ve buralardan yerel seçimlerde belediye meclis üyeliklerine veya il genel meclis üyeliklerine ve genel seçimlerde de parlamentoya geçmeleri kadınlara açılan kapılardır. Dolayısıyla tüm bu imkanların ve uygulamaların sonuçlarını bugün kadınların milletvekili olmak için AK Parti’ye yapmış oldukları aday adaylığı başvurularında görüyoruz. Demek ki kadınlar, Ak Parti içinde kendilerini görmek istiyorlar, fikirlerini, düşüncelerini partinin çeşitli kademelerinde rahat bir şekilde ifade edebildiklerini düşünüyorlar. Bu da sonuç olarak bize kadınların siyasal katılıma için motivasyonlarını göstermektedir. Bu durum sadece kadınlarımız için değil demokrasimiz için de büyük bir kazanımdır. Benim önemsediğim diğer bir husus ise kadınların Sayın Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan’a olan inançları ve güvenleridir. Özellikle altını çizmek isterim Bir kere kadınların gücünü gören ve bu güce inanan bir Cumhurbaşkanımız var, en ufak bir toplantıda dahi bir kadının seslenişini veya mağduriyetini gördüğünde samimiyetle yanına çağıran onu dinleyen ona değer veren ve gereğini yapmak için çaba sarf eden birisi var. Kadın STK’ların veya kadın kolları teşkilatının programlarına muhakkak gitmeye çalışıyor. Ve yine siyasi hayatı içerisinde Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı döneminde masanın tüm muhalefetine rağmen kadınlarsız Türkiye’nin kalkınamayacağını ifade ederek öncelikli eşini ve eşinin arkadaşlarını ve kendisine inanan kadınları toplumsal kamusal siyasal hayatın içine katılmalarını sağlamıştır. Dönemin şartlarını ve kabullerini düşündüğümüzde cesaretle bu işin üzerine giderek kadınların örgütlenmesine öncülük ediyor. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki resmî ideoloji tarafından görmezden gelinen dışlanan ikincilleştirilen kadınlar sisteme ve ön kabullere inat dalga dalga bu hareketin içerisinde yer alarak her seçimde inandıkları bu liderin arkasında olmuşlardır. Geçmişte siyasetin içerisinde yer almış birisi olarak şunu söyleyebilirim birçok arkadaşım da şahitlik edecektir, Cumhurbaşkanımız yerel veya genel listeler hazırlanırken bizzat kendi eli ile alt sıralara konulan kadınları yukarıya taşımış, her seferinde kadınlara şans vermiştir. Yine gözden kaçan bir başka durum var Ak Parti hükümetleri döneminde kadınlara sağlanan kazanımlar var. Örneğin doğum izinlerinden esnek çalışma saatlerine, emzirme izinlerinden esnek çalışma saatlerine, engelli çocuklarını bakan annelere sağlanan maddi imkânlardan, dul kalmış, yetim öksüz büyüten annelere, görünmeyen ev emeğine karşılık sağlanan emeklilik hakkından, en önemlisi bizler için çok büyük bir kazanım olan pozitif ayrımcılığa… Unutmadan, kadınların başı örtülü veya başı açık gibi özgür tercihleri sebebiyle uğradıkları insan hakları ihlaline karşı özgürce istedikleri gibi eğitim öğretim ve iş hayatının içerisinde yer alabildikleri, nihayet tüm kadınların eşitlendiği bir dönemi R. Tayyip Erdoğan temin etmiştir. 2002 yılında seçim beyannamesine koymuş olduğu kız çocuklarının okullaşma maddesini hayatımız içerisinde “Haydi Kızlar Okula”, “Baba Beni Okula Gönder” gibi kampanyaları hayata geçirmiş ve kız çocuğunu okutan anneye aylık maddi destek sağlanmasının yolunu açmıştır. Biz kadınlar derinden sarsan kadına yönelik şiddet konusunda yine ilk kamusal farkındalık kampanyasını “Kadına Şiddet İnsanlığa İhanettir” çalışması ile 6284 ailenin korunması ve kadına karşı şiddetle mücadele kanuna verdiği destekle birlikte diğer benzeri kazanımların kadınlar nezdinde bir karşılığının olmasını çok anlamlı buluyorum. Dolayısıyla tüm kadın aday adaylarını ve sorunuza binaen kadınların özellikle Ak Partiden aday adayı olmalarını kıymetli ve bir o kadar da demokratik bir kazanım olarak görüyorum. Birbirine yaslanan birbirinden güç alan bir çift olma örneğini bize gösteren ve her daim toplumun önünde giden kadınlara alan açan Cumhurbaşkanımızın temsil ettiği Ak Partiye kadınların teveccühünü görmezden gelmeyi ya da anlamamayı da ben anlamıyorum.
3-) Sizce kadınların siyasette yapması gerekenler arasında hangi proje ve fikirler yer almalı?
Öncelikle kadınlar ve çocuklara dair sorunların çözümlerinde, aileyi merkeze alan politikalar hayata geçirilmelidir. Çalışan kadınlarımız için iş ve yaşam dengesinin sağlanması çok önemlidir. Bununla bağlantılı olarak kadınların görülen ve görülmeyen emeklerinin sosyal ve ekonomik kalkınma açısından değer bulması gerekli.
Kadınlar ailenin sorumluluğunu taşıyorlar, ekonomiye katkı sağlıyorlar, gelecek nesilleri yetişiyorlar ve aynı zamanda kendilerini kişisel olarak geliştiriyorlar. Ve bunların hepsini aynı anda yapıyorlar. Tüm bunların bir toplumun var olmasında ne kadar önemli emekler olduğunun farkına varılması ve kadınlarımızın hayatlarının kolaylaştırıcı politikaların oluşturulması gereklidir.
Ayrıca toplum olarak hepimizin hassasiyetle üzerinde durduğu kadına yönelik şiddet, erken evlilikler, çocuk istismarı gibi konulara ilişkin daha güçlü önleyici, koruyucu ve sonuç odaklı politikaların mecliste kadınlar tarafından ele alınmasının meselelerin çözümüne büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum. Tüm bunların yanında alanlarında uzmanlaşmış kadınların; enerji, sağlık, eğitim ve çevre gibi farklı alanlarda da yer alarak politika üretmeleri gerekmektedir. Nitekim biz kadın bakış açısının deneyim ve tecrübesinin sadece aile veya kadını ilgilendiren konulardan ibaret olmadığını her alanda bilgi tecrübe ve uzmanlığı ile bütünsel bir yaklaşımın meclise yansıması gerektiğine inanıyoruz.
4-) Siyasette kadınların artmasının ülkemize getireceği faydalar neler olabilir?
Aslında buraya kadar kurduğumuz tüm cümleler ülkemizin faydası için, hepsi Türkiye için. En genel ifadeyle; kadınların siyasette olması, toplumsal barış, uzlaşı ve huzurun tesis edilmesi için gerekli. Kadınlar kültürel kodları, ahlaki değerleri nesilden nesile aktaran pozisyondadır. Toplumun yarısını oluşturan kadınlarımızın meclisimizde de bu değerlere bağlı politikalar üretmesi ülkemizi ileriye taşıyacaktır. Erkek ve kadın bakış açısını daha adil ve dengeli oranda temsil eden bir meclis ancak tam demokrasiyi sağlamış olur. Güçlü bir demokrasi de daha güçlü bir Türkiye demektir.
Son olarak ifade etmek isterim ki; dünyanın süper güç olarak tanımladığı devletlerin yanı başımızda vermiş oldukları vekalet savaşları güç ve çıkar çatışmaları karşısında güçlü bir toplumsal yapı, sanayisiyle, endüstrisiyle, teknolojisiyle, enerjisiyle güçlü bir ekonomik kalkınma ve muhakkak ki ancak güçlü bir meclis ile bertaraf edilebilir. Biliyoruz ve görüyoruz ki güçlü demokrasilere sahip ülkeler sağlıklı bir siyasi kültür geleneğini getirir ve güçlenirler. Bu yüzden de istikrarlı ve tam bir demokratik kalkınma için mecliste daha çok kadın vekile ihtiyacımız var.