KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu’nun
I. Olağanüstü Genel Kurulu Konuşma Metni
Sayın Bakanım,
Sayın Vekillerim,
Kadın ve Demokrasi Derneği’nin Kıymetli Üyeleri,
Sevgili Misafirler,
Hanımefendiler, Beyefendiler,
SÖZ, GÖNÜLDEN ÇIKARSA GÖNLE DÜŞER;
AĞIZDAN ÇIKARSA KULAĞI AŞAMAZ
Diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
I. Olağanüstü Genel Kurulumuza teşriflerinizden dolayı her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, genel kurulumuzun hepimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Her şeyden önce KADEM gibi müstesna bir kurumu büyük bir özveriyle kurup, bugüne kadar muazzam işler yapan Sare Başkanımıza can-ı gönülden teşekkür ediyorum.
5 yıl gibi kısa bir sürede KADEM,
● CİNSİYET EŞİTLİĞİ yerine, CİNSİYET ADALETİ anlayışı ile, fıtrattan gelen farklılıkları zenginlik olarak yorumlayıp, kadın meselesinin daha doğru okunmasını sağladı,
● Ve böylelikle, milli, manevi ve kültürel değerlerimizi ön planda tutarak daha adaletli ve hakkaniyetli bir toplumsal düzenin inşa edilmesine katkıda bulundu,
● Akademik yayın ve araştırmalar, çalıştaylar ve kampanyalar gibi faaliyetlerin yanında, toplumsal farkındalık oluşturan projeler ve eğitimler düzenledi,
● Kongre ve zirvelerle, ulusal ve uluslararası platformlarda güçlü bir şekilde var olarak, fikirleri ve çalışmaları önemsenen bir sivil toplum kuruluşu haline gelmeyi başardı,
● Öte yandan Türkiye genelinde 41 ilde, kurumun misyon ve vizyonunu düstur edinerek, kendi bölgelerinde yaptıkları özverili çalışmalarla KADEM’in sesi olan temsilcilikler açtı,
● Türkiye genelinde 17 ilde açtığı kız öğrenci yurtları ile; milli ve manevi değerlerini koruyan, ülkesini seven, insanlığa karşı duyarlı,
ezcümle, “KİM VAR” diye seslenildiğinde, sağına ve soluna bakınmadan “BEN VARIM” diyebilen nesiller yetişmesi için gayret gösterdi.
Kısaca KADEM, tüm bu saiklerle, ideal bir toplum düzenini sağlayabilmek gayesiyle çıktığı bu yolda çok önemli bir boşluğu doldurdu.
Kıymetli Misafirler,
İnsanların en değerlisi, ‘takvâda en üstün olanıdır’ referansıyla, kadın ve erkek Allah’a kullukta eşit; ancak aynı psikolojik ve fizyolojik yapıya sahip olmamalarından ötürü, yüklendikleri hak ve sorumluluklar bağlamında farklıdır.
Hiç şüphesiz bu sorumluluklarla, birbirini tamamlayan kadın ve erkek, yeryüzünü en iyi şekilde imâr etmekle mükelleftir.
İnsanlığa güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen Hz. Peygamber’in, (sav) tüm yaratılmışlara karşı örnek olması gereken davranışları hepimizin malumudur.
Veda Hutbesinde her türlü ırk ve cinsiyet ayrımcılığını reddeden duruşu ile bizlere,
kendini gerçekleştiren ve ahlaki olgunluğa erişen insanlar olmayı göstermiş ve öğütlemiştir.
● Kızı Fatıma odasına girdiği zaman oturduğu minderi kendisine verecek kadar müşfik,
● Gece ibadetine kalkacağı zaman “ya Aişe müsaade eder misin Rabbime biraz ibadet edeyim?” diyecek kadar nazik,
● Vefat eden Hz. Hatice hakkında, Hz Aişe’ye “Bana hiç kimse inanmazken O bana inandı” diyecek kadar vefalı
● Uhud’da savaşan sahabe kadınlardan Nesibe için, “O gün nereye baksam Ümmü Umare’nin beni korumak için savaştığını görüyordum” diyecek kadar kadirşinas bir peygamberin, toplum olarak unuttuğumuz bu tutum ve davranışlarını yeniden kendimize düstur edinmeliyiz diye düşünüyorum.
Bu anlamda Peygamberimizin insani ilişkilerindeki üslubu ve yasayış tarzı, günümüz insanının en çok muhtaç olduğu ahlaki duruştur.
Kıymetli Hazirun,
Yaratılmışların en şereflisi olan insan, bu dünyaya geliş sebebini ve hikmetini kavradığı gün, insanlık için neler yapabileceğinin de bilincine varacaktır.
“Zerre miskal hayrın ve zerre miskal şerrin karşılıksız kalmayacağı” buyruğunda olduğu gibi; hayır ve yararlı işlere yönelmeyi öğütleyen pek çok ayet, tarih boyunca Müslüman toplumlarda vakıf kültürünün temelini oluşturmuştur.
Vakıf kurmak; insanlığın yararına çalışmak, kendimizi topluma adamak, sevdiğimiz şeyleri Allah yolunda sarf edip rıza-ı İlahi’ye ulaşmak demektir.
Pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan bu bereketli topraklar, bizlere vakıf kültürüyle yoğrulmuş bir geleneği miras bırakmıştır.
Vakıflar, külliyeler, loncalar ve ahilik teşkilatları, toplumun her kesimine ulaşarak, hizmetlerin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamış, ve böylece yüzyıllarca sürdürülen huzur ve refahın teminatı olmuşlardır.
Toplumu ihyâ edici bir rol üstlenen bu kurumlar ile sadece insanlığın değil tüm kâinatın yararı gözetilmiştir.
Kadim medeniyetimizde vakıf kültürünün toplumda bu denli yer almasında, kadınlar hiç şüphesiz önemli bir rol üstlenmişlerdir.
Yaptırdıkları çeşmeler, camiiler ve diğer eserler ile kadın bakış açısını ve zarifliğini vakıf ruhuna nakşetmişlerdir. Bunların başında Hatice Turhan Valide Sultan, Mihrişah Valide Sultan ve Rabia Gülnüş Sultan gibi toplum yararını gözeten isimleri sayabiliriz.
Zamanla değişen örf ve şartlar nedeniyle, zikredilen bu örneklerin, ne yazık ki kadın konusunda yerini farklı yaklaşımlara bıraktığına şahit olmaktayız.
İşte tam da bu noktada sormak istiyorum,
İslam’ın en doğru şekilde yaşandığı Hz. Peygamber döneminde, kadınlar sosyal hayatın içerisinde yer alabiliyor ve kendilerini çekinmeden ifade edebiliyorken, ne oldu da bizim zihin dünyamız kadına karşı bir takım önyargılara teslim oldu?
Elbette bunun sebebini burada irdelemek mümkün değil.
Ancak KADEM, bugün toplumun sahip olduğu önyargıları izale etmeyi ve ihtiyaç duyduğumuz bu zihni dönüşümü gerçekleştirmeyi kendine hedef edinmiş bir kurumdur.
Bu motivasyonla yapacağımız kongre, sempozyum ve çalıştaylarda, konunun uzmanları ile birlikte, gerek kadim medeniyetimizin ihyasında kadının rolünü; gerekse günümüz dünyasında kadının karşılaştığı problemleri; dini, kültürel, psikolojik ve sosyolojik açıdan ele alacağız.
Değerli Konuklar,
Günümüzde kadın ve aile birliğinin maruz kaldığı tehditler, kadının kadın olmasından kaynaklanan mağduriyetler, kadın cinayetleri, fiziksel ve psikolojik şiddet, istismar, kamusal alanda karşılaşılan ayrımcılık; gündemimizi oluşturan ve üzerinde çalışacağımız odak noktalarımız olacaktır.
“Bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek gibidir” şiarı apaçık önümüzde dururken; bu şiara aykırı davranarak insanlık onurunu ayaklar altına alan cinayetler, istismarlar, yaratılanların en şereflisinin, fıtratından ne kadar uzaklaşıp alçalabileceğini gözler önüne sermektedir.
Bu bağlamda takipçisi olmayı sürdüreceğimiz hayati konulardan bir diğeri de kadına yönelik şiddet ve cinayet vakaları olacaktır.
KADEM olarak, canımızı yakan, toplumun asayiş ve huzurunu bozan söz konusu vakaların tekrar etmemesi ve insanın insanlığa yakışır bir hayat yaşaması için, bilinçlendirici eğitimler ve kampanyalar yapacağız.
Bununla birlikte süregelen davalara da müdahil olarak, mağdurların yanında olmaya devam edeceğiz.
Bizler, ilim talep etme ve öğrenmenin, kadın erkek demeden her birey için gerekli olduğunun bilincindeyiz.
Bu sebeple, Türkiye genelinde eğitimde fırsat eşitliği ve kız çocuklarının okullaştırılması ile ilgili, toplumda farkındalık oluşturacak proje, kampanya ve söylemler üreterek bu alandaki faaliyetlerimizi sürdüreceğiz.
Henüz oyun çağında olup, eğitimlerinden mahrum bırakılan veya istismara uğrayıp zorla evlendirilen kız çocukları ile ilgili yapmış olduğumuz kampanya çalışmalarımıza, yenilerini ekleyerek, bu mağduriyetlerin ortadan kalkması için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz.
Hassasiyetle üzerine eğileceğimiz bir diğer konu ise; yaratılışa aykırı ilişki biçimleridir.
Aileyi itibarsızlaştırarak, sağlıklı nesillerin devamına yönelik tehdit oluşturan, toplumun psikolojik ve ahlaki yapısının çöküşüne sebebiyet veren bu aykırı ilişki biçimleri, günümüzde artık görmezden gelinemeyecek bir boyut kazanmıştır.
Bu sebeple, toplumda yaşanan bu dejenerasyona karşı, ahlaki değerlerimize sahip çıkarak, tavrımızı net bir şekilde ortaya koyacak ve konuyla ilgili tedbirler geliştireceğiz.
Hepimizin bildiği üzere, gerek kamu gerekse özel sektörde kadınlar, görünen veya görünmeyen pek çok engelle karşılaşmaktadır. Özellikle iş hayatında; ücret eşitsizliği, mobbing ve cam tavan gibi ayrımcı tutumlara maruz kalmaktadır.
Bizler, kadınların yaşadığı bu problemleri yakından takip edip, Türkiye çapında yürüteceğimiz yeni saha çalışmaları ile sorunlara gerçekçi çözümler üretecek, nitelikli politikaların oluşturulmasına katkı sağlayacağız.
2011 yılından beri Suriye’deki iç savaş mağduru sığınmacı kardeşlerimize ev sahipliği yapan ülkemizin, bu konudaki özverili çalışmalarına hepimiz şahit olduk.
Biz de KADEM olarak, sığınmacı kadınlar özelinde sosyal ve ekonomik uyuma yönelik projeler geliştirip uygulayarak, bu insanlık dramına kayıtsız kalmadık.
İlerleyen süreçte de, edindiğimiz tecrübeleri yeni projelerimize aktararak, sığınmacı kardeşlerimizin ihtiyaçlarının karşılanmasında rol almaya devam edeceğiz.
Kıymetli Yol Arkadaşlarım,
Tüm bu çalışmalar yapılırken devletimizin ve bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın kadına ve sivil topluma verdiği değer için, kendisine sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
Sivil topluma bu denli alan açan ve tecrübelerine değer veren bir Cumhurbaşkanına sahip olmak, geleceğimiz için oldukça umut vericidir.
Bizler de KADEM olarak, devletimizin sivil topluma verdiği değerin farkındayız ve bu sorumluluk bilinciyle çalışmalarımıza yön veriyoruz.
Sözlerime son vermeden önce, aynı inanç ve sorumluluk bilincini paylaştığımız, gönüllülük ilkesini kalbinin derinlerinde hisseden siz kıymetli haziruna şunu ifade etmek isterim:
Kadim medeniyetimizin bizlere kazandırdığı sivil toplum ruhunu, bir emanet bilinci ile sahiplenip devam ettirmek hepimizin sorumluluğundadır.
Ve inanıyorum ki, bu yolda her birimizin yapacağı çok güzel katkılar olacaktır.
Bir bayrak teslimini gerçekleştirdiğimiz bu günde, emeklerine her zaman minnettar olduğumuz yönetim kadromuza, temsilcilerimize, kıymetli üyelerimize, gençlerimize, gönüldaşlarımıza, ekibimize ve bizleri yalnız bırakmayan misafirlerimize şükranlarımı sunuyorum.
Kurucu başkanımız, vekilimiz Sn. Sare Aydın YILMAZ’a bir kez daha bugüne kadar olan emekleri için gönülden teşekkür ediyor, sizlerin de destekleriyle bana verilen bu görevi layığı ile yerine getirmek üzere çıktığım bu yolda, Allah’ın sonsuz inayetini niyaz ediyorum.