2022
- Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet, tehdit suçlarının kadına karşı işlenmesi halinde verilecek cezalar arttırıldı.
- Avukatı bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemleri halinde, baro tarafından ücretsiz avukat gönderilmesi kabul edildi.
- Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına alındı.
- Israrlı bir şekilde fiziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olmak ısrarlı takip suçu sayıldı.
- Kadına karşı işlenen suçlarda takdiri indirim nedenlerinin kapsamı daraltıldı.
2021
- Ülkemizde şiddet mağdurlarının korunması amacıyla hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” kapsamında “teknik yöntemlerle takip” hususu düzenlenmiştir. Bu kapsamda, şiddet mağduru ve şiddet uygulayanı birlikte izleyerek yüksek riskli vakalarda etkili koruma ve müdahale sağlanmakta olup yüksek can güvenliği riski bulunan şiddet mağdurlarının etkin korunması için başlatılan, şiddet uygulayan ve şiddet mağdurunun birlikte takip edildiği elektronik kelepçe uygulamasına devam edilmektedir.
- Ulusal Eylem Planı, 1 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Derya Yanık’ın katılımıyla Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı” ile yürürlüğe girmiştir.
2020
- 2010’da % 34,2 olan kadın kamu çalışanı oranı 2020’ye gelindiğinde % 40,33’e ulaşmıştır.
2019
- Gelir Vergisi Kanununda değişiklik yapılarak, evde el emeği ile üretilen ürünlerin yıl içinde internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden gerçekleştirilen satış tutarı, ilgili yıl için geçerli olan asgari ücretin yıllık brüt tutarından fazla olmamak üzere gelir vergisinden muaf tutulmuştur.
2018
- İşverenin, kadın çalışanlarının her bir çocuğu için aylık brüt asgari ücretin yüzde 50’sini ödemeyi doğrudan bu hizmetleri sağlayan kreş ve bakımevlerine yapmaları kaydıyla, bu tutarın gelir vergisinden istisnası sağlanmıştır.
2017
- Erken yaşta ve zorla evliliklerin yüksek oranda görüldüğü illerde (Ağrı, Aksaray, Antalya, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Iğdır, İzmir, Kahramanmaraş, Kars, Kilis, Mardin, Muş, Nevşehir, Niğde, Şanlıurfa, Van, Yozgat.) Erken Yaşta ve Zorla Evliliklerle Mücadeleye İlişkin Acil İl Eylem Planları yürürlüğe konulmuştur.
- Kadın çalışanlar ve ebeveynlerin özlük haklarını düzenlemeye ilişkin olarak aşağıda yer verilen düzenlemeler yapılmıştır:
- Devlet memurlarının doğum nedeniyle ücretsiz izinde geçen süreleri derece kademe ilerlemesinde değerlendirilecektir.
- Yapılan düzenleme ile analık izninin bitiminden itibaren çocuğun hayatta kalması kaydıyla birinci çocuk için 2 ay, ikinci çocuk için 4 ay, üçüncü çocuk ve diğerleri için 6 aya kadar ücretli yarı zamanlı çalışma imkânı getirilmiştir. Çoğul doğumlarda bu sürelere birer ay ilave edilecektir. Çocuğun engelli olması durumunda 12 ay süre ile ücretli yarı zamanlı çalışma hakkı tanınmıştır.
- İşçiler için çalışılan sürelere ait ücret ve pirim ödemeleri işveren tarafından ödenecektir.
- Çalışılmayan sürelere ait yarım çalışma ödeneği; günlük miktar, günlük asgari ücretin brüt tutarı kadardır ve işsizlik fonundan işçiye ödenecektir.
- İşçiler mevcut ücretsiz doğum izinlerini, ücretli yarı zamanlı çalışma süresinin bitiminde başlatabileceklerdir.
- Çalışan ebeveynlere kısmi süreli çalışma haklarının düzenlenmesi yapılmıştır.
- Çocuk mecburi ilköğretim çağına gelinceye kadar memur ve işçi ebeveynlere her bir çocuk için kısmi süreli çalışma hakkı getirilmiştir. Kamu ve özel sektörde iş ve insan kaynağı planlaması açısından ebeveynlerden biri her bir çocuk için bu haktan bir kez yararlanabileceklerdir.
- Memurlarda olduğu gibi doğumda veya doğum sonrasında işçi annenin ölümü halinde babanın da kalan analık izni haklarından aynen yararlanması sağlanmıştır. Evlat edinme durumunda doğuma bağlı söz konusu izinlerden kıyasen yararlanması sağlanmıştır.
- Yapılan düzenleme ile açılış iznini Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan alan “Özel Kreş ve Gündüz Bakımevlerinin” faaliyete geçtiği vergilendirme döneminden itibaren beş vergilendirme dönemi gelir ve kurumlar vergisinden muaf olması sağlanmıştır.
- Doğum Yardımı Programı yürürlüğe girmiştir.
- Cinsel suçlara ilişkin cezalar artırılmıştır. İşyerinde cinsel taciz kavramı getirilmiş, cinsel taciz suçunun nitelikli halleri belirlenmiş; buna göre hiyerarşi ve hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanarak kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmıştır. Bu düzenleme ile sadece üst değil, çalışanlar arasında da cinsel taciz suçu düzenlenmiştir.
- Kasten öldürme suçunun, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren nitelikli hallerinin düzenlendiği maddeye “töre saikiyle” ifadesi eklenerek töre cinayetleri faillerinin en yüksek ceza ile cezalandırılması kabul edilmiştir.
- “Kadının mağdur olduğu bir suç sonucu gebe kalması halinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak bunun için, gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.” hükmü getirilmiştir.
- Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilmiştir.
- Cinsel saldırı suçunun düzenlendiği maddede kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle suçun işlenmesi halinde daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsurlar tanımlanmıştır.
- Kasten yaralama suçu düzenlenmiş ve bu suçun üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.
- “İşkence ve Eziyet” başlığı altında işkence fiilleri bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Suçun çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı işlenmesi halinde sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunmuştur.
- Özel sektör tarafından kreş ve gündüz bakım evleri ile okul öncesi eğitim için gerçekleştirilecek en az 500 bin liralık yatırımlarının bölgesel desteklerden faydalanması imkânı getirilmiştir.
2013
Kadın milletvekillerinin, başörtüsü ile TBMM’ye girmesinin önündeki yasal engeller kaldırıldı ve dört milletvekili; Gülay Samancı, Sevde Bayazıt Kaçar, Nurcan Dalbudak ve Gönül Bekin Şahkulubey TBMM’ye başörtüsüyle girdi.
2012
“Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” kabul edilerek yasalaştı. Yasaya göre; gebe veya rahimdeki bebek için tıbbı zorunluluk bulunması halinde doğum, sezaryen ameliyatı ile yaptırılabilecek ve gerekli tedbirler alınmasına rağmen anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekim sorumlu tutulamayacaktır. 2012 yılında yapılan diğer bir düzenleme ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü işbirliğiyle hazırlanan ‘Panik Butonu’ projesi hayata geçti. 6270 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçilerin sigorta kapsamında sayılması için aile reisi olmaları koşulu kaldırıldı.
2011
6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigorta Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 25.02.2011 tarihinde 27857 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. 6111 sayılı yasa ile 4857 sayılı “İş Kanunu”nun 74. maddesinin birinci fıkrasında mevcut “Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir” hükmüne “Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır” cümlesi eklendi. Ayrıca 6111 sayılı yasa ile yeni istihdam imkanlarının sağlanması bakımından a) 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük kadınlardan; 1) Mesleki yeterlik belgesi sahipleri için kırk sekiz ay süreyle, sigorta primleri işsizlik sigortası fonundan karşılanacaktır. 2) Mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi veya Türkiye İş Kurumunca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarını bitirenler için otuz altı ay süreyle, uygulanır” hükmü getirildi. 4857 sayılı yasanın 13. ve 14. maddelerine “Kısmi süreli iş sözleşmesiyle çalışanlar ile bu Kanuna göre ev hizmetlerinde ay içerisinde 30 günden az çalışan sigortalıların eksik günlerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30 güne tamamlama yükümlülüğü 1/1/2012 tarihinde başlayacaktır” cümlesi eklenerek, kısmi süreli iş sözleşmeleri ile ilgili olarak hüküm getirildi ve 25.02.2011 tarihinde 27857 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. 6111 sayılı yasa ile Devlet Memurları Kanununda yapılan düzenlemeler ise; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 101 inci maddesine, “Ancak, kadın memurlara; tabip raporunda belirtilmesi hâlinde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından önce ve her hâlde hamileliğin yirmi dördüncü haftasından itibaren ve doğumdan sonraki bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemez. Özürlü memurlara da isteği dışında gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilemez” hükmü 2’nci fıkra olarak eklendi. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 104 üncü maddesi şu şekilde değiştirilmiştir: “Doğumdan önce ve doğumdan sonra 8 er hafta olmak üzere 16 haftalık aylıklı izin kavramı değiştirilerek analık izni olarak adlandırılmıştır. Türk Medeni Kanununda erken doğum ile ilgili bir hüküm bulunmaz iken; Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir” hükmü eklenerek bu hususta yeni bir düzenleme yapılmıştır. Ayrıca “Memurun eşinin doğum yapması halinde, isteği üzerine on gün babalık izni verilir” hükmü getirilerek önceki yasada “Erkek memura, karısının doğum yapması sebebiyle isteği üzerine üç gün izin verilir.” Süt izni süreleri yeniden düzenlemiştir. Eski düzenlemede yer alan “Bir yaşından küçük çocuğunu emzirmek için günde 1,5 saat izin verilir” hükmü değiştirilerek “Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 108. maddesine; “Doğum yapan memura, 104.madde uyarınca verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir” hükmü getirildi. Evlat edinen memurların kullanabilecekleri izinler hakkında “Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde memur olan eşlerine, çocuğun ana ve babasının rızasının kesinleştiği tarihten veya vesayet dairelerinin izin verme tarihinden itibaren, istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir. Evlat edinen her iki eşin memur olması durumunda bu süre, eşlerin talebi üzerine yirmi dört aylık süreyi geçmeyecek şekilde, birbirini izleyen iki bölüm hâlinde eşlere kullandırılabilir” hükmü getirildi.
2010
12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referanduma halkın çoğunluğu tarafından evet oyu verilmesi neticesinde, Anayasa’nın bazı hükümlerinde değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu değişikliklerden bazıları kadın ve çocuklara yöneliktir. Anılan yasal düzenlemeler ile; çocuklara yönelik her türlü istismarın önlenmesi için yaptırımlar içeren değişiklik kabul edilmiş ve evrensel hukuk normlarına göre çocukların haklarının korunması sağlanmıştır. Değişiklikle; “…Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara karşı, çocukları koruyucu tedbirler alır” hükmü getirilmiştir. Aynı referandum doğrultusunda kadınlara, çocuklara, yaşlı, dul ve yetimlere gazi ve malüllere kısaca korunma ihtiyacı olanlara, toplumun dezavantajlı kesimlerine “pozitif ayrımcılık ilkesi” benimsenmiştir. Böylece hiçbir güvencesi olmayan kesimlerin, gerek sosyal ve gerekse bireysel hak ve özgürlükleri, anayasal teminat altına alınmıştır. Anayasa’nın 10.maddesi “Bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi özel süratle korunması gerekenler için alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı sayılamaz” şeklinde düzenlenmiş iken, yapılan değişiklik ile “… bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” ibaresi eklenmiştir.
2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun Kurulmasına İlişkin 5840 Sayılı Kanun” 24.03.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
2008
Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Gücü tarafından yürütülecek “Aile İçi Şiddet Dahil, Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası” çerçevesinde, Avrupa Konseyince nakdi hibe verilmesine ilişkin anlaşmanın yürürlüğe girmesine dair karar 26749 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Gücü tarafından yürütülecek “Aile İçi Şiddet Dahil, Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası” çerçevesinde Avrupa Konseyince nakdi hibe verilmesine ilişkin anlaşmanın yürürlüğe girmesine dair karar 26749 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
2007
Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle; hane içinde kadınlar tarafından üretilen ürünlerin, düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması sonucu kadınların elde ettikleri gelirlerin, vergiden muaf tutulması esası kabul edildi.
2005
Yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdi. Ayrıca Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açmalarının, belediyelerin görev ve sorumlulukları arasında olduğuna ilişkin düzenlemenin bulunduğu “Belediye Kanunu” yürürlüğe girdi. Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişiler ve hükümlülere yönelik suç işlemesini önlemek ve topluma kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılmasına dair hükümler içeren “Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu” yürürlüğe girdi. TBMM “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Komisyonu Kurulmasına İlişkin Karar” Resmi Gazetede yayımlandı ve bu kapsamda kurulan “Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” çalışmalarına başladı.
2004
Kanun önünde eşitlik, temel hak ve özgürlüklere ilişkin Milletlerarası Andlaşmaların yasalardan üstün olacağına ilişkin Anayasanın 10. ve 90. maddeleri değiştirilerek yürürlüğe girdi. Anayasa’nın 10. maddesine; “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü eklendi. Ayrıca 90. maddesine; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla ulusal kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda çıkabilecek ihtilaflarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır” hükmü eklendi. Bu çerçevede CEDAW Sözleşmesi de ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirildi. Doğum izinlerinin artırılmasına ilişkin düzenlemeler yapan “Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” yürürlüğe girdi. “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. 13 Kasım 2004 tarihinde “Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” yürürlüğe girdi. Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda çağdaş düzenlemeler içeren “Yeni Türk Ceza Kanunu” kabul edildi. Personel alımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapılmamasına ilişkin “Personel Temininde Eşitlik İlkesine Uygun Hareket Edilmesi” başlıklı 2004/7 sayılı Başbakanlık Genelgesi Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. “Gebe ve Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik” Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. “Kadın İşçilerin Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi.
2003
CEDAW Sözleşmesi’ne ilişkin olarak hazırlanan İhtiyari Protokol Türkiye tarafından 30 Temmuz 2002 tarihinde onaylanarak 29 Ocak 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. “Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun” 9 Ocak 2003 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girdi. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin taraf ülkelerce uygulanmasının denetlenmesi konusunda, Ayrımcılık Sözleşmesi Komitesine; Sözleşmenin tanıdığı hakların ihlali durumunda bireylerce veya gruplarca veya onların rızası ile onlar adına yapılan şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisini tanıyan, “İhtiyari Protokol” yürürlüğe girdi. Temmuz-Ağustos 2003 Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin 18. maddesi uyarınca, kadına ilişkin durum tespiti ve gelişmelerin izlenebilmesi için üye ülkelerin Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlemesi Komitesine, her dört yılda bir ülke raporlarını sunma yükümlülüğü kapsamında Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün kamu kurum kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının katkıları ile hazırladığı “Birleştirilmiş Dördüncü ve Beşinci Ülke Raporu” BM Sekreteryasına gönderildi. Kadın-erkek eşitliği bakış açısı ile “Türk Vatandaşlığı Kanunu”nda değişiklik yapıldı. İşveren işçi ilişkisinde cinsiyet dahil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılmayacağı, iş sözleşmesinin yapılmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapılamayacağı, cinsiyet nedeniyle eşit değerde iş için daha düşük ücret verilemeyeceği, cinsiyet, medeni hal ve aile yükümlülükleri, hamilelik ve doğumun iş aktinin feshi için geçerli sebep oluşturamayacağı gibi hükümleri içeren İş Kanunu yürürlüğe girdi.
2002
CEDAW Ek İhtiyari Protokolü onaylandı. Yeni Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi. Kanun ile getirilen başlıca düzenlemeler şunlardır: “Aile reisi kocadır” hükmü değiştirilerek “evlilik birliğini eşler beraber yönetirler” hükmü getirilmiştir. Eski Medeni Kanunda evlilik birliğini temsil hakkı, bazı haller dışında kocaya ait iken, yeni Türk Medeni Kanununda evlilik birliğinin temsili eşlerin her ikisine verilmiştir. Evin seçimini, kocanın yapacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte seçecekleri hüküm altına alınmıştır. 1997 yılında yapılan ve kadına kızlık soyadını, kocasının soyadından önce gelmek üzere kullanabilme hakkı veren değişiklik, yeni yasada aynen benimsenmiştir. Eski Medeni Kanunda yer alan eşlerin, çocukların velayetini birlikte kullanacağı, anlaşmazlık halinde ise babanın reyinin üstün olacağı hükmü değiştirilerek, eşlerin velayeti birlikte kullanacakları hükmü getirilmiştir. Evlilik dışında doğan çocuğun velayeti anneye aittir. Yeni Medeni Kanunda eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeyle eşler mesleklerini diğer eşten izin almadan sürdürebileceklerdir. Ayrıca maddenin devamında “eşlerin meslek seçiminde evlilik birliğinin huzur ve yararını göz önünde tutması” gerektiği ifadesine yer verilmiştir. (Eski Kanunda yer alan kadının meslek seçiminde eşinden izin alacağı hükmü 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.) Yeni Türk Medeni Kanunu ile vesayeti kabul yükümlülüğünü, sadece erkek ve koca için öngören madde kadın-erkek eşitliğini zedelediği için tamamen kaldırmıştır. Yeni Kanun mirasın taksiminde, tereke malları arasında yer alan ve ekonomik bütünlüğü bozulmaması gereken tarımsal taşınmazların hangi mirasçıya özgüleneceği konusunda erkek çocuklara, kızlara nazaran öncelik tanıyan eski hükme yer vermemiştir. Eski Medeni Kanuna göre diğer rejimlerden biri seçilmemişse geçerli olan kanuni mal rejimi “Mal Ayrılığı” iken, Yeni Kanunda “Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin” esas olacağı kabul edilmiştir. Her eşin kendi adına kayıtlı mallara sahip olması esasına dayanan mal ayrılığı rejimi yerine, yeni mal rejimine göre; evlilik birliğinin kurulmasından sonra her eşin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerlerini (edinilmiş mallar) evliliğin sona ermesi ile eşlerin eşit olarak paylaşacağı ve kişisel mallar ile miras yoluyla intikal eden malların ise paylaşıma dahil edilmeyeceği kabul edilmiştir. Eski Medeni Kanuna göre evin ve çocukların geçimi kocaya ait iken, Yeni Medeni Kanunda, “Eşler, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıklarıyla birlikte katılırlar” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yeni Kanun ile evlenme yaşı kadın ve erkek için eşitlenerek yükseltilmiş ve 17 yaşını doldurma şartı getirilmiştir. Ancak hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Daha önce evlenme için müracaat yeri erkeğin oturduğu yerin evlendirme memurluğu iken Yeni Kanunda kadın veya erkeğin oturduğu yerdeki evlendirme memurluğuna müracaat edilebileceği kabul edilmiştir. Genel hükümlere göre boşanmadan sonra nafaka davalarının açılma yeri davalının ikametgahı yeri mahkemesidir. Yeni Türk Medeni Kanunu ile birlikte boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde yetkili olacağı kabul edilmiştir. Kanunla getirilen önemli bir düzenleme de tarafların talepleri ile boşanma davalarının gizli celse ile yapılabilecek olmasıdır. Bir başka değişiklik ise sağ kalan eşin ölen eşine ait olan, birlikte yaşadıkları konut üzerinde, kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa ya da oturma hakkının tanınmasını isteyebilmesidir. Yine mirasın paylaşımında haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarının birinin istemi üzerine mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınması imkanı da getirilmektedir. Aile konutu ile ilgili yapılan düzenleme ile eşlerden birinin diğerinin açık rızası olmadan aile konutu üzerindeki tasarruflarına sınırlandırma getirilmiş, kiralık bir konut bile olsa, diğer eşin rızası olmadan kira akdinin feshedilemeyeceği kabul edilmiştir.
2001
Türk Medeni Kanunu’nun yıldönümü nedeniyle TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün korunarak yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşları tarafından kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu. Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla “Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte” yürüyüşü gerçekleştirildi. TBMM Adalet Komisyonunca kabul edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel Kurula sevk edildi. Yeni Türk Medeni Kanunu, TBMM tarafından kabul edildi. Anayasa’nın 41. maddesine; “Aile Türk toplumunun temelidir” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve eşler arasında eşitliğe dayanır” hükmü eklenerek, 66. maddesinden, Türk vatandaşlığının düzenlenmesi ile ilgili eşitsizlik içeren hüküm çıkarıldı.
2000
Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır. Ülkemizde giderek artmakta olan töre cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak üzere “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa Valiliği işbirliği ile “Kadına Yönelik Şiddet” konulu bir panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde töre cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu.
1999
Türkiye, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi’ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı. Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu.
1998
Anayasa Mahkemesi, kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 440. maddesini Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar, 13 Mart 1999 tarih ve 23638 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. Yeni Türk Medeni Kanunu Tasarısı Adalet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa yaptığı bir toplantı ile kamuoyunun bilgisine sunuldu. Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re’sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayımladı. İçişleri Bakanlığı’nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü’nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki “Emekliye Yakınlığı” bölümünde yer alan “dul kadın vb.” ifadelerin yerine sadece “eşi, kızı, oğlu, annesi, babası” gibi ifadelerin kullanılması sağlandı. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” yürürlüğe girdi. Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak, kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı. Kadınlara yönelik danışma merkezleri çalışmaları başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Barolar tarafından da başlatıldı. Barolar bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla “Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları Ağı” (TÜBAKKOM) kuruldu. Giderek artan komisyonların sayısı 2001 yılı itibariyle 40’a yaklaştı.
1997
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 13 İl Valiliği bünyesinde “Kadının Statüsü Birimleri” kuruldu. Kadının, evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun’un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı’nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında “evli/ bekar/ dul/ boşanmış” gibi ifadelerin yerine sadece “evli” veya “bekar” ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı. Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik etmek olan, Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa Bakanlar Konferansının dördüncüsüne ev sahipliği yaptı.
1996
Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu’nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti. 27 Aralık 1996 tarih ve 228600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kararda verilen bir yıllık süre içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle erkeğin zinası 27.12.1997 tarihinden itibaren suç olmaktan çıktı. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde “Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı” kuruldu.
1995
Kurulduğundan bu yana açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, ilk kadın sığınağını açtı. Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan “Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin” (ÇATOM) ilki Urfa’da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21’e ulaştı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce Dünya Bankası Japon Hibe Fonundan 1993 yılında elde edilen finansman ile ülkemizde kadın girişimcilere sağlanan finans ve finans dışı hizmetlerin neler olduğunu ve kadın girişimcilerin bu hizmetlere ulaşımlarını ortaya koymak üzere bir araştırma projesi olan “Küçük Girişimcilik Projesi” gerçekleştirildi. Proje kapsamında belli illerde alan çalışmaları yapıldı ve elde edilen bilgiler kitap haline getirildi. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce gönüllü kadın kuruluşları arasındaki iletişim ve dayanışmayı güçlendirmek, bilgiyi yaygınlaştırmak için aylık “Kadın Bülteni” çıkarılmaya başlandı. 11 sayı yayımlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nce Sinop’ta sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları temsilcileri, parlamenterler, gazeteciler ve akademisyenlerin katıldığı, “Türkiye’de Kadına Yönelik Politikaların Oluşturulması” konulu dört gün süren bir toplantı düzenlendi. 4. Dünya Kadın konferansı öncesi yapılan bu toplantıda, kurumsallaşma, siyasal alan, çalışma yaşamı, kadın sağlığı ve eğitim konularında kadına yönelik politikalar belirlendi. Avrasya ülkeleri kadınları arasındaki işbirliğini geliştirmek, Pekin Konferansında Türkiye ile birlikte hareket edebilmelerine yardımcı olmak amacıyla KSSGM ve Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı Başkanlığı (TİKA) işbirliği ile “Pekin’e Giderken; Avrasya Ülkeleri Kadınları İşbirliği Kongresi” başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesinde bir işbirliği grubu oluşturulması tavsiye edildi. Bu doğrultuda 27-29 Mart 1996 tarihleri arasında Ankara’da “Avrasya Ülkeleri Kadınları işbirliği Grubu Birinci Toplantısı” gerçekleştirildi. Toplantıda bu işbirliğinin kurumsallaşması için bir protokol hazırlandı, protokolün yürürlüğe girmesi için yedi katılımcı ülkenin imzasının tamamlanması gerekmektedir. Türkiye Pekin’de yapılan ve 189 ülkenin katıldığı 4. Dünya Kadın Konferansı’na katılarak taahhütleri çekincesiz olarak kabul etti.
1994
Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık, girişimcilik ve el emeğinin değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla “Bilgi Başvuru Bankası” (3B) kuruldu. Dünya Bankası ile kadın konulu projeler yürütülmeye başlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nde bir Dokümantasyon Merkezi kuruldu. Türkiye Kahire’de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferansda kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan “üreme sağlığı” kavramı üzerinde özellikle duruldu ve kadın sağlığında “bütüncül” bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla “Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı” hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu ise Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1993
İstanbul Üniversitesi’nde ilk “Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı” açıldı ve yüksek lisans çalışmaları yapılmaya başlandı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı ile öğrenci yetiştiren üniversite sayısı dörde ulaşmıştır. Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesi’nin desteğiyle Kadın Danışma Merkezi ve Kadın Sığınma Evini açtı. Halk Bankası’nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı.
1992
Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye’de kadın konusunda irtibat noktası olarak kabul edildi ve BM ile işbirliği içinde program ve projeler uygulanmaya başlandı. Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü’nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1990
Kadının çalışmasını, kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun’un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz 1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Mağdurun hayat kadını olması halinde tecavüz cezasının indirilmesini öngören Türk Ceza Kanununun 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı. Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk Kadın Konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170’e ulaştı. 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile “Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı” kuruldu. 25 Ekim 1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal çapta bir mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24 Haziran 1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı. Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye’deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı.
1989
İstanbul Üniversitesi’nde ilk “Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi” kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13’e ulaştı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
1987
Kadınlar konusuna odaklanmış ilk resmi kurum olan Devlet Planlama Teşkilatı Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1983
10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi, Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara, kocadan izin alma koşulu getirildi.
Türkiye, “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini” (CEDAW) imzaladı ve sözleşme ertesi yıl yürürlüğe girdi. 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kadınlar konusu ilk kez ayrı bir başlık olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1966
Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.
1955
Türk Kadınlar Birliği Nene Hatun’u yılın annesi seçti.
Nüfus Planlaması hakkında 557 sayılı Yasa çıkarıldı. Bu yasa ile; geriye dönüşümlü aile planlaması yöntemleri serbest bırakıldı ve ancak tıbbi zaruret halinde kürtaj hakkı tanındı. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kuruldu.
1952
Sağlık Bakanlığı bünyesinde anne – çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1949
Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
1945
Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi.
1937
Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edildi.
1936
İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1935
8 Şubat 1935 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.
1934
Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1933
Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla “Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü” kuruldu.
Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadınlara, köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
1930
Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Doğum izni düzenlendi.
1926
Türk Medeni Kanunu’nu ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
1924
3 Mart 1924 tarihinde “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (Öğrenim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
1923
Haziran ayında Nezihe Muhittin’in başkanlığında ilk kadın partisi olan “Kadınlar Halk Fırkası”nın kurulması girişiminde bulunuldu. Kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi. 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı.
1922
Kadınlar bilim dünyasıyla ilk kez 1922 yılında tanıştı. Bu tarihte yedi kız öğrenci, Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırarak eğitime başladı.
1914
Kızlar için ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında “İnas Darülfünunu” adı altında açıldı.
1913
Kadınlar ilk kez 1913 yılında devlet memuru olarak çalışmaya başladı. Bunun ardından bir yıl sonra kadınlar, tüccar ve esnaf olarak da iş hayatına yer almaya başladı.
1897
Giderek sosyal yaşamda daha çok yer almaya başlayan kadınlar, iş hayatına ilk olarak 1897 yılında “ücretli işçi” olarak atıldı. Kadınların devlet memuru olmak içinse bu tarihten itibaren 16 yıl beklemeleri gerekti.
1876
1876’da ise ilk Anayasa olan “Kanun-i Esasi” ile kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
1871
Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda ise 17 olması ve zorla evlendirmelerin geçersiz sayılmasını düzenleyen “Hukuk-ı Aile Kararnamesi” 1871’de çıkarıldı.
1869
Kadınlar ilk dergilerine 1869 yılında kavuştu. Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen haftalık “Terakk-i Muhadderat” dergisi yayımlanmaya başlandı. Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren “Marif-i Umumiye Nizamnamesi” ise 1869 yılında yayımlandı. Bundan bir yıl sonra da kız öğretmen okulu “Dar-ül Muallimat” açıldı.
1858
1858’de yayımlanan “Arazi Kanunnamesi”nde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer alırken, kadınlar miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. Aynı yıl Kız Rüştiyeleri açıldı.
1865
Osmanlı topraklarında kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılmaları yasaklandı.
1847
Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan “İrade-i Seniye” yayımlandı.
1843
Türk kadınları ilk kez, “Tıbbiye Mektebi” bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.