Hanımefendi Sayın Emine Erdoğan’ın Katılımıyla
III. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi Gala Yemeği Gerçekleştirildi
23 Kasım 2018, İstanbul
Hanımefendi Emine Erdoğan, KADEM’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen III. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin Galası’na katıldı. Sağlam aile birliğinin temelinin kadın ve erkek arasındaki sevgi, saygı ve karşılıklı iş bölümüne bağlı olduğunu belirten Erdoğan, “Kadın evde, erkek dışarıda şeklindeki toptancı yaklaşımlar, hayatın doğal akışına aykırıdır. Kadın ve erkek, her şartta birbirini bütünleyen iki unsurdur. Adaletli bir iş bölümü, hayatın yükünü hafifletir” dedi.
Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM’in Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile birlikte düzenlediği, III. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nin Galası, Hanımefendi Emine Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Adile Sultan Sarayı’ndaki Galaya, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile KADEM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, yabancı ülke bakanları ile yabancı konuşmacılar ve aralarında milletvekilleriyle basın mensuplarının bulunduğu davetliler katıldı.
Burada bir konuşma yapan Hanımefendi Emine Erdoğan, KADEM’in artık bir marka haline gelen Kadın ve Adalet Zirvesi, tüm dünyada kadın hakları gibi kökleşmiş bir soruna dair, önemli bir açılım olduğunu söyledi.
Doğru yolun pusalası adalettir
Doğru yolun pusulasının adalet olduğunu belirten Erdoğan, “Aile, modern dünyada en çok yara alan konuların başında gelmektedir. Oysa korunduğumuz, sevdiğimiz, sevildiğimiz, güven hissi duyduğumuz bir sığınaktır. Aileden uzak düştüğümüz her yer, gurbettir. Aileye dair fikir ve anlayışlar, her dönem farklılaşsa da, ailenin toplumun başladığı nokta olduğu gerçeği, hiçbir zaman değişmeyecektir. Aile bir vücudu meydana getiren yapıtaşlarıdır. Bu yapıtaşları hasta ise, vücut da hasta olur” dedi.
Türk toplumu olarak güçlü bir aile yapımız var
Güçlü ailelerin sorunlarını devlet organlarına varmadan kendi içinde erittiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Daha da önemlisi, yardımlaşma ve dayanışma kültürü ailenin sınırları içinde kalmaz. Etkisi mahalleye de yayılır. Çok şükür Türk toplumu olarak, çağın tüm tehditlerine rağmen, güçlü bir aile yapımız var. Başka bir topluma musallat olsa, o toplumu anında yıkacak birçok sorunun toplumumuzda eritilebiliyor olması, Türk aile yapısının geleneklerini muhafaza etmesindendir. Temelindeki bu güçlü yapısına rağmen, elbette Türk ailesi de çağın etkilerinden uzak değildir. Teknoloji bir yandan insanları yakınlaştırırken, bir yandan da uzaklaştırmaktadır. Özellikle internet, insanları yalnızlaştırmaktadır. Düğün tebriklerini, taziyeleri, bayram kutlamalarını internet üzerinden yapmak bir gelenek haline geldiyse, durup bir düşünmemiz lazım. Bir ailenin kendi içindeki iletişimi her türlü iletişimden üstündür.”
Çocukları aile takımının oyuncusu haline getirmeliyiz.
Çocukları karar alma süreçlerinde söz sahibi yapmamıy gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, “Bilinçli ve özverili bireyler olarak yetişmelerini sağlamalıyız. ‘Fatih İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşındaydı’ demek yetmez. 21 yaşında İstanbul’u fethedecek özgüvenin ve karakterin oluşmasına katkıda bulunmak gerekir. Aile bir takım olduğuna göre, babanın gittikçe azalan rolünü de yeniden gözden geçirmeliyiz. Ne yazık ki aile büyük ölçüde kadına ihale edilmiş bir konudur. Oysa sağlam aile birliğinin temeli, kadın ve erkek arasındaki sevgi, saygı ve karşılıklı işbölümüne bağlıdır. Kadın evde, erkek dışarıda şeklindeki toptancı yaklaşımlar, hayatın doğal akışına aykırıdır. Kadın ve erkek, her şartta birbirini bütünleyen iki unsurdur. Adaletli bir iş bölümü, hayatın yükünü hafifletir” diye konuştu.
Sıla hasreti dünyanın tüm coğrafyalarında aynıdır
Adaletin ışığına dünyanın tüm coğrafyalarının ihtiyaç duyduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: “Bugün ana vatanından mahrum kalmış mülteci kardeşlerimizin maruz kaldıkları, aynı zamanda aile bütünlüklerine de zarar veriyor. Aile de bir ana vatan olduğuna göre, mülteciler iki kere vatanını kaybetmiş mazlumlardır. Tren istasyonlarının, Suriyeli kardeşlerimiz için kavuşmaların yaşandığı yerler olmaması, dünyanın alnına kara leke çalan, bir insanlık ayıbıdır. Sıla hasreti dünyanın tüm coğrafyalarında aynıdır. Anne kokusu Suriye’de de İsviçre’de de anne kokusudur. Bir aileyi yakıp kavuran bir acı varsa, bu dünyanın her yerinde aynı şekilde hissedilir.”
Türkiye genelinde 44 temsilcilik
KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu ise bugünkü açılışımızın ardından Bakanlar düzeyinde gerçekleştirdiğimiz müzakere oturumunda, 10 ayrı ülkenin Kadın ve Aile Bakanlarını ağırladıklarını belirterek, “Farklı ülkelerin sosyal politikalarını ve uygulamalarını dinledik, çok kıymetli kazanımlar elde ettik. Her biri alanında uzman olan konuşmacılarımızın, yapacağı paylaşımları heyecanla bekliyoruz. KADEM olarak, bu yıl Ailenin Güçlendirilmesi dedik. Çünkü aile, bireyin kendini gerçekleştirmesi için önemli olduğu kadar, güçlü toplumların varlığını devam ettirmesi açısından da elzemdir. Biz, ailenin gerek bireyi gerekse tüm toplumu inşa etme gücüne, tüm kalbimizle inanıyoruz. Ve çalışmalarımızın ilhamını da bu inançtan alıyoruz. Türkiye genelinde 44 il temsilciliğimiz ve 19 kız öğrenci yurdumuzdaki 2100 öğrencimizle ve 5200 üyemizle, ‘Aile gibi olmak’ tabirini gönülden hissediyoruz. Çünkü, bir yuvaya ait olma hissi, kişiye kendini kıymetli hissettirir ve bir anlamda hayatın içinde kaybolmaktan korur. Bu bağlar ne kadar sağlam olursa, toplum da o kadar güçlenir” dedi.
Kadın ve aileye yönelik hayatı anlamlandıran her konuyu çalışma sahaları içerisinde kabul ettikleri değerlendirmesinde bulunanan Gümrükçüoğlu, “Eğer kadın, aile ve toplum için güzel işler üretmek, bir farkındalık oluşturmak istiyorsak, bunu kadın-erkek hep birlikte yapmalıyız. Zira, ancak o zaman toplum için bir fayda sağlarız. Bu sebeple, adalet kavramı bizim için büyük bir öneme sahip. Kadın ve Adalet Zirvemiz de bu kavrama dikkat çekebileceğimiz örnek bir etkinliğimiz” diye konuştu.
KADEM’in tanıtım videosunun izlettirildiği etkinlik, müzik dinletisi ile sona erdi.