Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

KADEM Gençlik Komisyonu’nun organize ettiği Uluslararası Öğrenci Gençlik Çalıştayı’nın kapanış programına hoş geldiniz.

Kurulduğu günden bu yana çok farklı alanlarda etkili çalışmalar yapan KADEM, bu platformda gençlerin aktörlüğüyle etkinliğini artırmayı hedefliyor.

Gerçekleşen iki günlük çalıştayın en önemli yanı, küresel sorunlara gençlerin gözünden bakabilmekti.

Kimlik, İslamofobi, Şiddet, Bağımlılık, Mültecilik gibi güncel konular gençlerin zaviyesinden ele alındı.

Türk ve uluslararası gençler, hem tanışıp, kaynaşma, hem de ortak sorunlarımıza beraberce çözümler arama fırsatı buldular.

Umuyorum ki, bu buluşma sürdürülebilir bir iletişimin nüvesini oluşturur ve yeni bir geleneğin başlangıcı olur.

Değerli Arkadaşlarım,

Hepimiz biliyoruz ki, farklı kültürel arkaplanlarımıza rağmen, küreselleşme hepimizi ortak bir kadere doğru sürüklüyor.

Artık Afrika’da bir rüzgar esse, Türkiye’deki yapraklar kımıldıyor, Amazonlarda bir kelebek kanat çırpsa, etkisi dünyanın diğer ucunda hissediliyor.

Küreselleşme olgusu, bizi hem sorunların, hem de çözümlerin tarafı haline getiriyor.

Küresel vatandaşlığın henüz hukuksal bir tanımı yoksa da, sadece yaşadığımız ülkenin değil, dünyanın sorunları konusunda da sorumluluk almamız gerekiyor.

İşte bu noktada gençliğe, proaktif yaklaşımlarla, yaşadığı dünyanın öznesi olma vazifesi düşüyor.

Modern dünyanın meydan okumalarına karşı biz de kendi cevabımızı vermek, kendi tezimizi kabul ettirmek durumundayız.

Büyük şairimiz Necip Fazıl’ın gençliğe seslenişinde ifade ettiği gibi; “kim var! ” diye seslenilince,
sağına ve soluna bakmadan, fert fert “ben varım! ” cevabını verici,

her ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik…’ bekleniyor.

Yaşadığımız dünyanın devasa sorunlarına ancak böyle bir özgüvenle çözüm üretebilir, geleceğe ancak böyle bir heyecan sayesinde sahip olabiliriz.

Bunun için ise, önce hayatımızın rutin alışkanlıklarını gözden geçirmek gerekir.

Zira, insan alışkanlıklarının çocuğudur.

Bugün ne yazık ki, irademizi esir alan bazı bağımlılıklarımız var.

Gündemimizde fikirlerden, kitaplardan çok markaların, teknolojinin, internet oyunlarının yeri var.

Mutlak özgürlük aradığımız bir çağda, bu tür bağımlılıkların tutsağı olduğumuzun farkında mıyız?

Böyle zamanlarda bilincimizi açık tutacak ‘Ben neye hizmet ediyorum?’ sorusunu yanımızdan hiç eksik etmememiz gerekiyor.

Çünkü irademiz kendi kontrolümüzde olmadığı müddetçe yukarıda bahsettiğim, dünyanın sorunlarını çözebilecek özgüvene de sahip olamayız.

—–

Öte yandan modern dünyanın dine yönelik, daha da özel olarak İslam’a yönelik saldırıları hepimizi yakından ilgilendirmektedir.

Ne yazık ki İslamofobi, hepimizi zan altında bırakacak bir şekilde, inandığımız dini korku nesnesi haline getirmektedir.

Bu da bizler için kritik olan bu özgüven üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

Çok kültürlülük teorilerinin, birlikte yaşama ideallerinin görünüşte hep gündemde olduğu dünyada, bir din mensuplarının sistematik biçimde ötekileşirilmesi tezatını sorgulamamız gerekiyor.

İslamofobi endüstrisinin bizim üzerimizden nasıl inşa edildiğine dikkat kesilmeliyiz.

Ama aynı zamanda İslam dünyasının sorunlarının kökenine inmek, özeleştiri yapmak, bazı algıları doğuran şartlarla samimiyetle yüzleşmemiz icab ediyor.

Ve İslam’ın temsili konusunda kendimizi bu temsiliyet görevi açısından da yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

——

Sevgili Arkadaşlar,

Son yıllarda tüm dünyanın en önemli gündemlerinden birisi de, biliyorsunuz, mülteciler meselesi.

Sizler de çalıştayda bu konuyu enine boyuna ele almış olmalısınız.

Dünyada çokkültürlülüğün en önemli müddei olan Batı’nın bu meseledeki çifte standardını da gündeme almak durumundayız.

Akdeniz’de sulara gömülenin sadece mülteci bedeni olmadığını, Batı’nın yüzyıllardır kendini inşa ettiğini sandığı Hümanizm fikri olduğunu da, dünyanın dikkatine sunmak durumundayız.

Gençliğin bu dünyada yaratabileceği en büyük fark, vicdanları sarsacak bir haykırışı dile getirebilmek,

dünyanın bütün adaletsizlikleri, sistemik sorunları karşısında sessiz kalmadan alternatifler üretebilmektir.

Fakat bunun için önce sağlam bir kimlik inşa edebilmek, kendi tarihimizle, kültürümüzle sağlam bir ilişki kurabilmemiz gerekir.

Bizi kültürümüzle barıştıracak köprüler inşa etmemiz lazım.

Aksi halde, kapitalist sistemin bizi kanalize ettiği sınırsız tüketim, mutlak özgürlük ve haz odaklı mutluluk arayışı ile tüm bunları gerçekleştirebilmek adeta imkansız.

Özgürlük adı altında gelen, ama aslında bize hiç de özgürlük vadetmeyen prangalara karşı direnç geliştirmemiz gerekiyor.

Kendimizi ne kadar erken gerçekleştirirsek hayatta o kadar başarılı olur ve en önemlisi kendi hayatımızın öznesi oluruz.

Gerçek başarı, sınırsız arzu ve istekleri olan bir varlığın, sınırlı bir ömürde ve sınırlı imkanlar içinde yaşama sanatını öğrenebilmesidir.

Evet, gerçekten yaşamak bir sanattır. Başarılı insanların temel özelliği de, bu sanatı iyi öğrenmiş olmalarıdır.

Değerli Arkadaşlarım,

Tüm bunları hayata geçirebilmek için, birbirimizin tecrübesine kulak vermek ve birbirimizi güçlendirecek sağlam diyaloglar kurmamız gerekiyor.

Ben bu çalıştayın en büyük kazanımının birbirimizi tanımak olduğunu düşünüyorum.

İnşallah bu tanışıklık üzerine, nice projeler, nice hedefler kurabileceğiz.

Bu duygularla hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Çalıştayımıza katkı veren herkese teşekkür ediyorum.

Kalın sağlıcakla!

Sümeyye Erdoğan

KADEM Başkan Yardımcısı

Yazıyı Paylaşın!

Son Haberler

Bültenimize Abone Olun!

Bizi Takip Edin

Go to Top